top of page

Varlığın Kökenine Bir Yolculuk: Arkhe

Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir cümlesiyle zihinlerimizde yer eden Herakleitos ise her şeyin arkhesinin ateş olduğunu ileri sürer. Her şey ya ateşe dönüşmekte ya da ateşten dönüşmektedir.

 





İnsanlığın var olduğu zamanlardan bu yana en sık sorulan ve cevaplanan sorulardan birisi varlığın (evren, dünya, insan vb.) nasıl meydana geldiği sorusudur. Bu soruya verilen cevapların büyük çoğunluğu doğanın gözlemlenmesi neticesinde verilmiş cevaplar olarak karşımıza çıkar. İyonya'nın ve Antik Yunan'ın özgür düşünen, gözlemleyen filozofları da bu soruyu kendilerine soran ve cevaplayan kişiler arasında yer alır. Bu soruya yanıt arayan her filozofun gözlemlediği doğa, edindiği deneyimler ve farklı düşünüş tarzları neticesinde farklı yanıtları vardır.


Öncelikle şunu söylemek gerekir. Antik Yunan'da varlığın ilk defa meydana geldiği "maddenin, kökenin ya da şeyin" genel adına arkhe denilmiştir. Arkhe köken, ilk örnek, başlangıç noktası, ilk ilke gibi anlamlara gelmekte ve bu bağlamda düşünüldüğünde varlığın neliğini (özünü) temsil etmektedir. İlk filozoflar evrene, doğaya, varlığa ilişkin problemlerin açıklanmasında mitolojiyi bir kenara bırakmaya çalışmışlar, doğaya ait bu problemlerin cevaplarının yine doğada olacağını görüşünü dile getirmişlerdir. Bu bağlamda da gözlemleyerek, düşünerek ve farkına varmaya çalışarak bu arkhe sorununa özgü cevaplar ortaya koymaya çalışmışlardır. Onların bu tavrı daha sonraları bilimin ve bilimsel düşüncenin doğmasına da zemin hazırlamıştır. Her ne kadar mitleri bir kenara bırakmaya çalışsalar da ele aldıkları problemler mitlerin ele aldığı temel problemlerdir. Arkhe problemi en yaygın problemlerden biri olmakla birlikte aynı zamanda bizleri yaratılış ve köken mitlerine götürmektedir. Yaratılış mitleri dünyanın, evrenin insanların nasıl yaratıldığını anlatan mitlerdir. Köken mitleri ise bir varlığın -bu bir bitki, eşya, hayvan, insan fark etmez- nasıl ortaya çıktığı, nasıl isimlendirildiği, ona neden bu adın verildiği, var olmasının getirdiği özelliklerinin nedenleri vb. gibi konuların anlatıldığı mitlerdir. İyonya ve Antik Yunan filozoflarından bir kısmının arkhe kavramını ele alış biçimine örnekler verirken aynı sorulara mitlerde nasıl cevap arandığına da değinmeye çalışacağım. Bu şekilde varlığın kökenine dair kısa bir yolculuk gerçekleştirmiş olacağız.



Felsefe açısından düşündüğümüzde doğanın karmaşık problemlerini düşünceyle, rasyonel bir şekilde açıklanabilir hale getirmeye çalışan ilk filozoflar İyonya'da yaşayan Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes'tir*. Thales ile başlayacak olursak, Thales her şeyin arkhesi (kökeni, başlangıç noktası) "su"dur demiştir. Varoluş su ile başlar fikri yaratılış mitolojilerin çoğunluğu için geçerlidir. Dünya yaratılmadan önce bir kaos halinden bahsedilir ve her şeyin sular altında kaldığı söylenir. Yaratmak için suya bir dalış gerçekleştirilmelidir.** Altay Yaratılış mitolojisi bu kozmik yaratılışı su ile başlatan mitolojilere örnek verilebilir. Gerçekten de su, yaşam için vazgeçilmez bir kaynaktır. İlk uygarlıkların suyun yakınında bulunan bölgelerde ortaya çıkmasının yanında susuzluk çeken bir varlığın ölümle karşılaşması, su ile yapılan tarım, hastalıklardan korunmak için su ile temizlenmek gibi suyun temel kullanım alanları da düşünüldüğünde suyun var olmak için ne kadar kıymetli olduğu görülmektedir. Bu bağlamda Thales'in her şeyin arkhesi sudur görüşü anlam kazanmaktadır.


Anaksimondros ise, Thales'in su fikrini reddeder, her şeyin var olduğu arkheye o aperion der. Aperion kelimesi Yunanca'da iki farklı anlama gelmektedir. Bu nicelik bakımından sınırsızlığı ve nitelik bakımından belirsizliği ifade eder. Dolayısıyla aperion kavramı da anlamı bakımından felsefe tarihi boyunca tartışılan kavramlardan biri olur. Aperion kavramı içerisinde oluş-yokuş gibi zıtlıkları barındırır. Anaksimondros'un önemi de buradan gelir varoluş nasıl zorunlu bir yasaya tabii ise yokoluş da zorunlu bir yasaya tabii olmalıdır. Zıtlıklar onun arkheye dair görünüşünün temelini oluşturur. Yine nicelik bakımından sınırsızlık anlamı da düşünüldüğünde arkhenin sonsuzluğu da kabul edilmiş olmaz mı? Mitleri düşünecek olursak yaratılış mitlerinde her şeyden önce var olan, sonsuz bir güce ve hayata sahip Tanrı'dan ya da Tanrılar'dan bahsedilir. Her şeyi harekete geçiren, var eden bu sonsuz Tanrı'dır. Çoğunlukla cinsiyetsiz olan (yani her iki cinsiyete dair özellikleri de bulunduran), var ettiği şeylerden büyük yıkımları da eksik etmeyen bu Tanrı ya da Tanrılar dolayısıyla zıtlıkları da kendilerinde barındırırlar. Bu bağlamda Anaksimondros'un Aperion fikrinin temel izlerini milerde de sürebiliyor olmamız aslında mitlerin düşünüldüğünden daha derin, katmanlı ve felsefi öyküler olduğunu da gösterir.


Yine Miletli olan bir başka filozof Anaksimenes ise her şeyin arkhesinin hava olduğunu belirtir. Her şeyin havanın çeşitli zamanlarda seyrekleşmesi ve yoğunlaşmasıyla ileri geldiğini süren havanın varlığını da sonsuz bir varoluş olarak kabul eder. Kendi varlığıyla görünmez olan hava seyrekleştiği ya da yoğunlaştığı vakit görünür hale gelmektedir. Anaksimenes'in doğayı gözlemleyerek ileri sürdüğü (sıcaklar havanın seyrekleşmesiyle soğuklar yoğunlaşmasıyla oluşur) bu görüş, mitlerde rüzgarın (havanın) yaratılışı hızlandırması, müdahele etmesi şeklinde karşımıza çıkar. Özellikle kızılderili/apaçi mitlerinde (dört yön-dört rüzgâr) rüzgarların önemi büyüktür. Yine tohumların yayılması, bitkilerin döllenmesi vb. durumlar rüzgar aracılığıyla sağlanır ve hayati bir öneme sahiptir. Bu bağlamda Anaksimenes'in gözlemleri sonucu ilk maddenin hava olduğu görüşünü ileri sürmesi şaşırtıcı değildir.



Yunanlı Pythagoras ve onun takipçileri her şeyin arkhesinin sayı olduğunu ileri sürerler. Arimetiği ortaya koyan ve geliştiren bu filozofların arkhe için sayıyı önermeleri matematik ilkelerini doğanın ilkeleri ile bağdaştırmaları ile açıklanabilir. Mitleri ele alacak olursak yaratılış mitlerinde ya da köken mitlerinde varlığın oluşması için ya da yaratılışın tamamlanması için belli sayılarda belli eylemler yapıldığı görülür. Yaratılış için üç kere emir verme, düşünceyi dile getirme, yedi günde yaratma, yaratmak için 4-8 defa şarkı söyleme gibi çeşitli eylemlerin gerçekleştirildiği mitlere rastlanır. Yine evren tasavvurunda üçlü dünya görüşleri, yedi kat ya da dokuz kat gök ve yer altı tasvirleri düşünüldüğünde dünyanın ve evrenin yaratılışında sayıların belli bir öneme sahip olduğu görülmektedir.


Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir cümlesiyle zihinlerimizde yer eden Herakleitos ise her şeyin arkhesinin ateş olduğunu ileri sürer. Her şey ya ateşe dönüşmekte ya da ateşten dönüşmektedir. Aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz sözüyle de daimi bir akışın/oluşun olduğunu söyleyen Herakliteos için aslında ateş de aynı şekilde bir süreci temsil etmektedir. Bu bağlamda yaratılış mitlerini düşündüğümüzde yaratılışın asla durmadığını, sürekli devam ettiğini ve yenilenmesi gerektiğini görürüz. Özellikle yaratılış mitleri doğrultusunda yapılan, yaratılış anını tekrarlama-yenileme işlevini üstlenen ritüeller bu durumu desteklemektedir. Örneğin Mısır mitolojisine Ra, her gün güneş batımından gün doğumuna kadar kaos ejderi Apefis ile dövüşmekte, her gün yaratılışın varlığının devamını sağlamaktadır. Yaratan ve koruyan kişi Ra'dır.


Elbette arkhe problemi üzerinde düşünen ve düşüncelerini dile getiren daha birçok filozof bulunmaktadır. Arkhe'nin toprak olduğunu ileri süren, atom olduğunu ileri süren, oluş fikrine karşı çıkan birçok farklı filozof bulunmaktadır. Varoluşun kökenine yaptığımız bu kısa yolculukta aslında biraz da gördük ki felsefenin de ilgilendiği bu temel varlık problemleri, mitlerden, fizikten, bilimden ve en önemlisi insandan ayrı düşünülemez. Mitler her ne kadar kutsal ve gerçeküstü anlatılar olarak karşımıza çıkarsa çıksın, ne kadar olağanüstü olursa olsun aslında hayatın ve doğanın içinden kesitler sunar bize. Bakıp da görebilene, okuyup da farkında olabilene hayatın gizlerine dair sırları semboller aracılığıyla sunar. O halde varlığın kökenini sorgulayarak çıktığımız bu yolculuktan yeni sorularla dönüyoruz geriye. Evrenin ilk maddesi nedir?, Tüm insanlar düşünerek gözlemleyerek aynı sonuçlara mı ulaşır? Ben evrenle aynı maddeden miyim? Evrenin ve benim varoluş amacım ne? Sevgili okuyucular bu soruları zaman zaman hepimiz kendimize soruyor, farklı cevaplar buluyoruz. Bu yolculukta kimimiz mitlere, kimimiz doğaya, kimimiz dinlere, kimimiz insana bakıyor. Ama dikkat edin hemen hemen hepsi aynı kapıya çıkıyor. Birbirimizden sanıldığı kadar ayrı değiliz. En azından hepimiz aynı soruların cevaplarını arayan kimseleriz, bunu hep hatırlayalım. Siz de cevaplarınızı yorumlarda belirtebilirsiniz. Hep birlikte düşünelim, hep birlikte düşleyelim. İyi günler dilerim.


Not:

* Daha ayrıntılı bilgi için Mircea Eliade'nin Dinler Tarihine Giriş Kitabına bakılabilir.

** Daha ayrıntılı bilgi için Ufuk Özen Baykent tarafından yazılan Sokrates Öncesi Felsefe'de Arkhe Sorunu isimli makaleye bakabilirsiniz. Bu yazıyı kaleme alırken yararlandığım kaynaklardan biri oldu. Zeynep Zafer Esenyel-Presokratik Filozoflarda Arkhe Sorununun Kozmolojik ve Ontolojik Bağlamda İncelenmesi ve Musa Yanık- Antik Yunan’da Mitos-Logos İlişkisi: Thales’in Arkhe Sorununa Bakışının Mitos Açısından Değerlendirilmesi makalelerine de göz atabilirsiniz. Ayrıca bu konuya daha ayrıntılı bakmak isterseniz Sokrates öncesi filozofları inceleyen makale ve kitaplar başta olmak üzere felsefeye giriş kitaplarına da bakabilirsiniz.

659 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör