Hangi dönem hakkında ve hangi konuda yazarsa yazsın, özgün betimlemeleri ve eleştirel realizmiyle insanın karmaşık dünyasını, davranışlarını yirminci yüzyılın hümanist düşünce estetiği seviyesinde tahlil eder.
“Ana vatanına, halkına bağlılık, ana diline sonsuz aşk.
İşte bunlar bir yazarın değişmez kıblesi.”
Ayaz Ğıylecev
Ayaz Ğıylecev ismi bende şu ifadeyi canlandırıyor: Milleti için, halkı için yanıp tutuşan cesur bir kalem. Onun eserleri, 20-21. asır Tatar edebiyatının hazinesi olarak kabul edilir. Öç Arçın Cir (Bir Avuç Toprak), Comga Kön Kiç Belän (Cuma Günü, Akşam…), Yazgı Kärvannär (Bahar Kervanları), Mäxäbbät häm Näfrät Turında Xikäyät (Aşk ve Nefret Hikâyesi), Uramnar Artında Yäşel Bolın (Sokaklar Ardında Yeşil Çayır), Yara (Yara) ve Yägez Ber Doga! (Haydi Bir Dua!) eserlerinin her biri vatan yazgısına kayıtsız olmayan, usta bir kalem ile yazılan eserlerdir.
Tataristan'ın halk yazarı, tiyatrocu, eleştirmen ve fikir adamı Ayaz Ğıylecev 17 Ocak 1928’de Çukmarlı Köyü’nde (Tataristan) öğretmen bir babanın çocuğu olarak dünyaya gelir. Çocukluğu ve okul yılları komşu Zey rayonunun (ilçesinin) Yugarı Bagraj (Yukarı Bagraj) isimli Kireşin Tatarları’nın¹ yaşadığı köyde geçer. Buradaki köy okulunda dokuz sene eğitim görür. Ardından Sarman ilçesinin ortaokulunda onuncu sınıfı bitirdikten sonra (1945) bir süre Kolhoz’da çalışır ve iki yıla yakın Komsomol’un² Zey İlçe Komitesi’nde bölüm şefliği yapar.
1945’te başlayıp eğitiminin ilk yılında bıraktığı Kazan Devlet Üniversitesi Tatar Dili ve Edebiyatı Fakültesi'ne 1948 yılında tekrar girer. Burada başarılı bir öğrenci olmasının yanı sıra Edebiyat Kulübü’ne de gidip gelir ve orada kendi tecrübelerini arkadaşlarıyla paylaşır, fikir alışverişinde bulunur. Savaş sonrası olan bu yıllar, totaliter Sovyet Rejimi’nin yönetimde yeniden baskıcı yöntemler kullandığı dönemdir. Üniversite öğrencileri de bu baskıdan kaçamaz: 1950’nin başında içinde Ğıylecev’in de bulunduğu bir grup Tatar öğrenci “Sovyet sistemine karşı halkı kışkırtmak ve milliyetçilik yapmak” suçundan tutuklanır. Aynı senenin Aralık ayında Sovyet mahkemesinin gizli duruşmasında³ Ayaz Ğıylecev yedi yıl hapis cezasına çarptırılır. Bununla birlikte hizmet kolonisine gönderilir. Yüksek tahsilini tamamlayıp yazar olma hayalleri kuran yirmi iki yaşındaki Ğıylecev, işte bu şekilde Kazakistan'daki Sovyet Kampları’nda beş yıla yakın cefa çeker. Ancak Stalin’in ölümünden sonra özgürlüğüne kavuşur ve Kazan Devlet Üniversitesi'nde yarım kalmış eğitimine devam etmesine izin verilir. Yüksek tahsilini tamamladıktan sonra birkaç yıl (1957-1961) dergi ve gazetelerde çalışır. Ardından Moskova'da SSCB Yazarlar Birliği’nin karşısındaki iki yıllık Yüksek Edebiyat kurslarına gider. 1963 senesinden itibaren de tamamen profesyonel yazar olarak çalışır.

Ayaz Ğıylecev’in eserleri çok yönlü ve zengindir. İlk nesir ve sahne eserlerinde bile kendine özgü bir yazı üslubu, sert gerçekçilik ve kullandığı deyimlerin zenginliği okuyucunun dikkatini çeker. Hangi dönem hakkında ve hangi konuda yazarsa yazsın, özgün betimlemeleri ve eleştirel realizmiyle insanın karmaşık dünyasını, davranışlarını yirminci yüzyılın hümanist düşünce estetiği seviyesinde tahlil eder. Bunları ulusal, tarihsel ve sosyal hayattaki zorlu, çelişkili sorunlar ile sıkı bağlantı içinde yansıtmayı hedefler. Ğıylecev okurlar tarafından daha çok roman ustası olarak tanınır: Dürtäü (Dört Kişi) (1961), Öç Arçın Cir (Bir Avuç Toprak) (1962), Zäy Enjeläre (Zey İncileri) (1963), Meñ Çakrım Yul (Bin Kilometre Yol) (1977/1978), Ätäç Mengän Çitängä (Horoz Çıkmış Çite) (1979/1980), Yara (Yara) (1984/1988), Uramnar Artında Yäşel Bolın (Sokaklar Ardında Yeşil Çayır)(1969), Balta Kem Kulında? (Balta Kimin Elinde?) (1988/1989) ve Yägez Ber Doga! (Haydi Bir Dua!) (1991/1993) bu türde en seçkin eserlerindendir.
Sokaklar Ardında Yeşil Çayır romanında duraklama dönemindeki matbuat dünyasını, genç gazetecilerin hayatlarını ve hizmetlerini tasvir eder, eserin merkezine şefkat, acımasızlık ve kayıtsızlık gibi dönemin doğurduğu problemleri koyar. Balta Kimin Elinde?’de birey ile iktidar arasındaki ilişkiler çerçevesinde namuslu bir çalışanın zorlu yaşamını psikolojik açıdan ele alır. Doksanlı yılların başında tamamladığı ve ilk defa 1993’te Kazan Utları dergisinde yayımlanan Haydi Bir Dua! adlı hatıralarından esinlenip yazdığı roman, Ğıylecev’in eserleri arasında iç titreten içeriği ve felsefî genellemeleri ile önemli bir yer tutar. Bu roman yazarın şahsî yaşamına, beş yıl boyunca mahkûm kalmasına adanmış. Eser, totaliter rejim dönemindeki adaletsizliklerin, yönetimdekilere yardakçılık yapan kariyeristlerin; katillerin veya kanunlara uyum sağlayamadan kendilerini ömürlük zulümlere, hapishanelerde, toplama kamplarında çürümeye maruz bırakan yüzlerce insanın ibretlik yaşam öykülerinin ve tüm toplum sisteminin, Sovyetlerin kötülüklerden ibaret olan iç yüzünün altını çizer.
Yazar, konu bakımından çoğu hikâyesinde köy yaşamını ele alır. Savaş dönemi ve sonrası Tatar köyleri, sıradan, çalışkan fakat zor sınavlara tabi tutulan karakterleri betimler; ahlak ve terbiye meselelerini, aşk, aile, namus-vicdan karşısında sorumluluğu, yaşam amacını; iyi ve kötünün insan kalbinde ve gerçekte varlığını sürdüren sonsuz mücadelesini ve ibretlik yaşamları derin çatışmalı, dramatik olaylar ile birlikte sanata aktarır. Ğıylecev, köy insanının maneviyatını yüceltir, hikâyelerinde Sovyetlerin duraklama döneminde yaygınlaşan egoizm, karaktersizlik, bürokratlık ve aymazlık gibi olumsuz sıfatları alaylı bir şekilde açığa vurur.
Cuma Günü, Akşam… romanı ile 1983 yılında Tataristan Cumhuriyeti Gabdulla Tukay Devlet Ödülü'ne, 1987'de ise Rusça tercüme ile Kazan'da yayımlanan Pri Svete Zarnits adlı kitap için Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’nin Maksim Gorkiy Devlet Ödülü'ne layık görülür.
Ayaz Ğıylecev’in edebî mirası oldukça büyük. Kendisini drama eserleri ile de tanıtır. Onun Şikärem Sin, Balım Sin (Sen Şekerimsin, Balımsın), Yalanayaqlı Qız (Çıplak Ayaklı Kız), Közge Açı Cillärdä (Sonbaharın Acı Rüzgârlarında) ve Kiyek Kaz Yulı (Vahşi Kaz Yolu) adlı piyesleri Tataristan sahnelerinde oynanıp halkın çok sevdiği oyunlar haline gelir. 1978 senesinde Tataristan Emektar Sanat Adamı unvanını, 1985’te SSCB Emektar Sanat Adamı unvanını, 1993’te Tataristan Halk Yazarı unvanını ve 1995’te Ayaz İshaki ödülünü alır. Ğıylecev 13 Mart 2002’de Kazan'da vefat eder ve mezarı Kazan'daki Yeni Biste Müslüman Mezarlığı’ndadır. Ülkemizde beş eseri Türkçe’ye çevrilip yayınlanır: Bir Avuç Toprak(2008), Edip Aklı (2009), Gömlek (2012), Cuma Günü, Akşam…(2013) ve Yara (2018).
Ayaz Ğıylecev’in eserlerini okurken okuyucunun gözünde savaş döneminde yetişen namuslu, mütevazı, temiz kalpli insanlar canlanır. Yazar, eserlerinde yaşamın en zorlu tarafını yansıtır, ülkedeki siyasî yanlışları korkmadan eleştirir, millî sorunları gözler önüne serer. Yazarı toplumda adaletin olmayışı, halkın mutsuz yaşamı endişelendirir. Ğıylecev en çok Tatar milletinin geleceği için kaygılanır ve bir röportajında şöyle der: “Ben yazmasına yazdım ama bunları okuyacak bir Tatar kişisi olur mu? İşte beni kaygılandıran bu.”
¹ Kireşin Tatarları: Hıristiyan Tatarlara verilen ad.
² Komsomol: Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin gençlik yapılanması.
³ Hukuk literatüründe “gizli duruşma” diye bir terim yoktur, “kapalı duruşma” vardır. Ancak, hukukun hukuk olmadığı durumlarda ‘gizli’ duruşmaların yapıldığı söylenebilir.
Kaynakça
http://kitaphane.tatarstan.ru/tat/gilyazov.htm
http://matbugat.ru/enc/gyylev-ayaz-293
https://nsportal.ru/ap/library/literaturnoe-tvorchestvo/2013/04/22/ayaz-gyylzhev
Tansılu Altay