top of page

Saadet Özen ile İstanbul Üzerine

Özellikle uzaktayken her ne okusam, zihnim onu İstanbul’a bağlıyor, ya kıyaslayarak ya çağrışımlar yoluyla İstanbul’a doğru uzaklaşarak.

 

Efendim, özellikle de bir rehber olarak sizce İstanbul’u tanımak için ne yapmalıyız? Gezmek mi yoksa okumak mı önceliğimiz olmalı?

İkisinin bir arada olmaması için bir neden yok. İstanbul fazlasıyla büyük. Tek bir meydanında ya da sokağında üzerine kitaplar yazılmış onlarca bina karşımıza çıkabilir. Şehri tanımanın hiç bitmeyeceğini bilerek, yakalayabildiğimiz parçalarında derinleşmek bir yöntem olabilir. Bu parçaları da kâh okurken yakalar ve gözümüzle görmek isteriz, kâh tersi olabilir.


Tanpınar Merkezi ile birlikte Huzur’un rotasında geziler düzenlediniz. Bu geziler büyük bir ilgi gördü. Bu fikrin çıkış noktasından biraz bahseder misiniz?

Fikir tamamen Tanpınar Merkezi’nin kurucusu Handan İnci’nindi. Benzer geziler, edebiyat güzergâhları yıllardır yapardım, hatta Ahmet Hamdi’nin adı, eserlerinden parçalar her gezide mutlaka birkaç kez geçerdi. Fakat sadece onun eserlerine dayalı rotalar yapmamıştım. Handan Hoca ve ekibi, zaten çalışmayı yapmış, güzergâhları belirlemiş, haritaları dahi çizmişlerdi. Birlikte unutulmaz yolculuklar yaptık.


Bu gezilerin başka örneklerini yurt dışında da görmek mümkün mü?

Evet, yurtdışında edebiyat temalı şehir gezileri ben başlamadan önce vardı, tam ne zaman ortaya çıktığını bilemiyorum. Bireysel ya da grup hâlinde, edebiyatçıların, ressamların, şehirlerin bedeninde yaşamış, üretmiş, karşılığında kendi hatırasını şehre bırakmış isimlerin zaman geçirdiği mahalleler, kafeler, kahramanlarını yaşattıkları yerler birer “hafıza mekânı” olarak değerlendiriliyor.


Tanpınar’ın diğer romanları üzerine de çalışmalar ve gezi rotaları olacak mı?

Tanpınar Merkezi’nin çalışmaları bürokratik engeller nedeniyle şimdilik durdu. Fakat planlarımız arasında vardı, hâlâ var. Sorunların bir gün mutlaka aşılacağına inanıyorum.

İstanbul, denilince aklınıza hangi yazar ve şairler geliyor? Sizce, İstanbul’u tanımak için kimleri okumalıyız?

Kimleri okumalıyız, benim için zor bir soru. Çünkü özellikle uzaktayken her ne okusam zihnim onu İstanbul’a bağlıyor, ya kıyaslayarak ya çağrışımlar yoluyla İstanbul’a doğru uzaklaşarak. Tanpınar, elbette Yahya Kemal. Refik Halit ile Sait Faik’e de çok bağlıyım. Mithat Cemal’in Üç İstanbul’u apayrı. Abdülhak Şinasi Hisar’a, Said Naum Duhani’ye, Zaven Biberyan’a yolum hep düşer. Yusuf Atılgan, Attilâ İlhan, Orhan Pamuk, İhsan Oktay Anar... Reşat Ekrem’in İstanbul Ansiklopedisi’nin hâlihazırdaki ciltlerini, İstanbul’un Binbir Gece Masalları gibi okurum, ansiklopedi gibi bir türün içine, sözlü kültürün, söylencelerin, inançların bütün azametiyle gelip yerleşmiş olması hayranlık verici. Bitmeyen okuma listesinde bunlar dönüp dolaşıp okuduğum yazarlar.


Edebiyat ve mekân çerçevesinde yaşayan mekânların edebi eserlerde bıraktığı etki hakkında nasıl bir izleniminiz var?

Tanpınar’la düşünelim. Nuran ile Mümtaz’ın gittiğini okuduğumuz, bu bilgiye sahip olduğumuz her yerde onların bir gerçekliği var. Yaşamış olup olmalarını önemsiz kılan bir sahicilik. Bunu, romancıyla ve kahramanlarıyla aramızda bağ kuran, ortak noktamız olan mekânlar sağlıyor. Paylaştığımız mekânların, birbirini kıl payı ıskalayan müdavimleri gibiyiz.


Bugünün İstanbul’unu günümüz eserlerinde görmek mümkün mü?

Bugün, çok hızlı eskiyor. Günümüz edebiyatına yetişemediğimi itiraf etmeliyim. Benim için “bugün”, Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi zamanlarında kaldı galiba. Önemsediğim kalender romanlar var, onların da üzerinden çok geçti. Metin Kaçan’ın Ağır Roman’ı, İlhami Algör’ün Fakat Müzeyyen, Bu Derin Bir Tutku’su gibi. Yeri gelmişken, Suat Derviş’in de, Fosforlu Cevriye’sinin de kalbimde ayrı bir yeri var.


Enver Aykol

82 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör