20. yüzyılın başlarındaki Rusya tarihine aşina değilseniz, İşçi ve Önol’un kitabı okumaya başlanacak yer olarak ideal bir seçenek.
Onur İşçi ve Onur Önol’un, 19. yüzyılın son çeyreğinden başlayarak Rusya İmparatorluğu’nun çöküşünü hazırlayan ve Bolşevik Devrimi’ne götüren süreci inceledikleri Rusya İmparatorluğu’nun Çöküşü: Harp Yahut İhtilal adlı ortak çalışmaları Kronik Kitap tarafından Kasım 2019’da neşredildi. Oldukça akıcı bir üsluba ve anlatıma sahip olan kitap, bu özelliği ile bugüne kadar Türkçede yer alan diğer Rusya ve Bolşevik Devrimi tarihi çalışmalarından (tercümeler de dâhil) ayrılıyor.

İşçi ve Önol, çalışmanın “Giriş” bölümünde Rusya’da çarlık rejiminin çöküşünün ve Devrim’in gerçekleşmesinin köklerine değiniyorlar. Burada Çar III. Aleksandr ve II. Nikolay’ın karakteristik yönlerinin benzerlikleri öne çıkartılmış. Nitekim son iki çarın otokratik yönetiminin arkasında II. Aleksandr’ın, Narodnaya Volya tarafından bir suikast sonucu öldürülmesinin travması olduğuna dikkat çekilmiş.
Kitabın birinci bölümü, Çar III. Aleksandr’ın 1894’te ölümünün ardından yeni Çar II. Nikolay’ın kendisinin oluşturduğu dar bir çevre içinde nasıl bir karaktere büründüğüyle başlıyor. Burada dikkat çekici yan hikâye ise otokrasinin şüpheli gördüğü kişilerden birinin Tolstoy olması ve onun faaliyetlerinin takip edilmesi. Tolstoy gibi dünyaca ünlü tanınan bir yazar üzerinden otokrasinin “şüpheli” kişilerin takibi konusundaki uygulamalarının örneğini okumak okuru kitabın içine daha çok çekiyor. “Otokrasiyi Kurtarmak” başlıklı ikinci bölüm giderek artan baskı ve sansür uygulamalarının panoramasıyla başlarken Çar II. Nikolay’ın dış politikada Uzak Asya’ya karşı yürüttüğü agresif politikayla devam ediyor.
Üçüncü bölüm, “Sıfırıncı Dünya Savaşı” olarak da anılan 1905 yılındaki Rus-Japon Savaşı’nın sonunda büyük bir yara alan otokrasinin ve 1905 Devrimi’nin etrafında şekillenmiş. Burada yazarlar 1905 Devrimi konusunda Ann Erickson Healy’nin görüşüne katılarak onu tekrar ediyorlar: “Halka her şey verildi, fakat aynı zamanda hiçbir şey verilmedi.” (s. 164). Böylece 1905 Devrimi’nin aslında Rusya İmparatorluğu’nu “daha büyük bir sosyal ve siyasal istikrarsızlık tufanına” (s. 165) sürüklendiğine işaret ediyorlar. Dördüncü bölüm ise 1905 sonrasındaki meşrutiyetin çektiği sıkıntılar ile Başbakan Stolıpin’in, Rusya içerisinde muhalefeti zayıflatma çabalarını ve 1911’e ülkenin dış politikada imajının toparlanması sürecini ele alıyor. Burada gözden kaçan bir alışkanlığı da not düşmek gerekir. İngilizce yazımdan alışkanlıkla 181. sayfada Başbakan Stolıpin’ın adı sehven “Stolypin” olarak yazılmış. Dördüncü bölümde ise Stolıpin olarak devam etmiş.
Beşinci bölüm 1911-1914 seneleri arasında Birinci Dünya Savaşı’na giden süreçte Rusya’nın sosyal, ekonomik ve dış ilişkiler panoraması niteliğinde. Bununla birlikte bu bölümün sonuç bölümünün finalinde Çar II. Nikolay’ın açık bir karakter analizi yapılmış: “Çatışmadan kaçınan bir kişiliğe sahip olan Nikolay bakanlarını seçerken genellikle güçlü karakterli bakanlardan kaçınıyordu.” (s. 263). Altıncı bölüm, Birinci Dünya Savaşı’nın getirdiği ekonomik sıkıntıların sosyal tabaka üzerinde biriktirdiği bir baskıyla Şubat Devrimi’nin patlak vermesi üzerine odaklanmış. “Son” bölümünün sonuç kısmında Bolşeviklerin iktidara gelmeleri şu cümlede özetlenmiş sayılabilir: “Bolşeviklerin becerisi önce Rusya’nın Batılı metropollerini ve kurumlarını ele geçirip daha sonra bunu tüm yurda dağılacak bir platform olarak kullanıp, nihayet memleketlerine Sovyet biçimini verebilmeleri olmuştur.” (s. 342).
Kitapta altbaşlıklarda yapılan tarihsel geri dönüşler, okurun önceki altbaşlıkta kalınan yerden devam etme alışkanlığını kırıyor. Bu durumda kitapta kronolojik ilerlemenin altbaşlıklar üzerinden değil, bölüm başlıklarının üzerinden seyrettiğini söylemek mümkün. Son olarak bu çalışma Rusya İmparatorluğu’nun çöküşü ve devrime giden süreci akıcı bir dille anlatırken ileri okumalar için de ışık tutuyor. Esasında söylemek gerekir ki, eğer bu tarihî konuya aşina değilseniz İşçi ve Önol’un çalışması, okumaya başlamak için ideal bir seçenek.
Ufuk Aykol