Roverandom’u Tolkien’in diğer kitaplarından ayıran bir özelliği, tekrarlayan olaylar ve sözler ile masalları andırması. Bana kalırsa, bazı masalların sebep olduğu korkutarak ve dehşete düşürerek düşündürme işini de başarıyla yapıyor.
J. R. R. Tolkien’in yazdığı ilk çocuk hikâyesi Roverandom, Niran Elçi’nin çevirisiyle 2017’de İthaki Yayınları’ndan çıktı. Christina Scull ve Wayne G. Hammond’ın hazırladığı ve girişinde Roverandom’ın nasıl ortaya çıktığını anlatan kitapta, Rover isimli küçük bir köpeğin başından geçenleri okuyoruz. Talihsiz Rover, aslında bir büyücü olan yaşlı bir adamın pantolonunu ısırdığı için oyuncak bir köpeğe dönüştürülüyor ve eski hâline geri dönebilmek için çıktığı yolculukta bir kumbüyücüsüyle, Aydaki Adam’la, bir ejderhayla, Büyük Deniz Yılan’ıyla karşılaşıyor.
1925 yılında Tolkien’in 4 yaşındaki oğlu Michael kumsalda çok sevdiği oyuncak köpeğini kaybettiğinde, Tolkien oğlunu teselli etmek için oğullarına yaşlı bir büyücünün oyuncak köpeğe dönüştürdüğü Rover isminde bir köpeğin eski hâline geri dönmek için yaşlı büyücüyü aramasını anlatan maceralarını anlatmaya başlamış. Daha sonra basılması için üzerinde çalıştığı ve Hobbit’le aynı sene basılmasını planladığı söyleniyor. Yayıncılar Hobbit’in devam kitabını istediği ve Tolkien Yüzüklerin Efendisi üzerinde çalışmaya başladığı için yayınlamayan Roverandom, nihayet 1998 yılında yayınlanmış.
Bugün okuyucu için hazine değerinde olan Roverandom’ın önsözünde Scull ve Hammond eserin zekice örüldüğünü, pek çok kelime oyunu içerdiğini, mitlere ve efsanelere göndermeler olduğunu söylüyor. Eserin Hobbit, Silmarillion ve Noel Baba’dan Mektuplar’la olan ilişkisi ve Tolkien’in Roverandom’u ortaya çıkarırken günlük hayatında esinlendiği olayları inceliyorlar. Yine önsözde en sevdiği oyuncağını kaybetmenin bir çocuk için ne kadar etkileyici olduğunu ve Tolkien’e ilham verenin de bu olduğunu söylüyorlar. Çıkış noktası bir çocuğun en sevdiği oyuncağını kaybetmesi olsa da hem eserin kendisi hem de Tolkien’in çizdiği esere eşlik eden illüstrasyonlar bu hikâyenin zihinde ne denli işlendiği ve genişletildiğini gösteriyor.

Roverandom’u okurken ister istemez akılda görüntüler canlanıyor. Ortamların anlatımdaki görsellikleri ve özellikleri inanılmaz. Köpeklerin Ay’da ay ışınlarını kovalaması, ejderhaların çıkardığı dumanlar ve ay tutulmasına sebep olmaları, ayın karanlık yüzü, Düş Bahçesi’ndeki çocuklar, denizaltı… Okurken bunların hepsinde bulunmuş ya da bunlara tanık olmuş gibi hissediyorsunuz. Okurken kendimizi kaptırmamızın, bu kadar etkilenmemizin sebeplerinden birinin anlatımın görselliği olduğunu sanıyorum.
Rover’in yaşlı adamı aramak için çıktığı yolculukta pek çok kişiyle de karşılaşıyor. Karşılaştığı kişiler de başka kişileri anlatıyor. Belki hikâye biraz daha uzun olsa anlatılanlar iç içe geçecek ve masallar gibi örülecek. Kişilerin her biri çok yönlü, hepsinin geçmişi ve geleceği var. Aydaki Adam, Kumbüyücüsü, yaşlı adam, Rover, ayköpeği Rover, denizköpeği Rover, her biri kusurları ve güçlü yönleri olan kişiler. Her birinin günlük rutinlerini, hayatlarında olanlar hakkında hissettiklerini, sevdiklerini ve sevmediklerini biliyoruz ve dahası, kitap sürecince bir kişinin neyi sevip neyi sevemeyeceğini de öngörebiliyoruz.
Roverandom’u Tolkien’in diğer kitaplarından ayıran bir özelliği, tekrarlayan olaylar ve sözler ile masalları andırması. Bana kalırsa, bazı masalların sebep olduğu korkutarak ve dehşete düşürerek düşündürme işini de başarıyla yapıyor. Yaşı ve boyutu küçük olan Rover dikkatsiz ve kaba davranıyor. Çünkü çocuklar deneyimsiz küçük insanlar oldukları için böyle davranabilirler. Yaşlı adam ise sırf bir köpekle uğraşmış olmak için onun topunu alıyor ve küçük köpek onu ısırdı diye kıyameti kopartıyor. Çocuklar çocuktur, yaşlılar kimi zaman huysuzlardır ve köpekler de ısırabilir. İnsanların, hayvanların doğasını bu kadar yadsımak ve törpülemeye çalışmak tek tipleştirme çabası gibi görünüyor. Masallarla ilgili en sevmediğim şey bu, masallar size eğer siz yaşlı büyücülerin pantolonlarını ısırırsanız, karşılığında onların sizi bir oyuncak köpeğe dönüştürebileceklerini söyler.
Anlatılanları görsel gücünün olması, kişilerin akılda kalıcı olması ve ortamların etkileyici tasviri dışında Roverandom’ın en akılda kalıcı yönlerinden biri, bir kişinin hissettiklerini ve tanık olduğu aydınlığı ya da karanlığı okuyucunun içine işleyebilmesi. Bunu masalları andıran bir tarzda, tekrarlayan ifadeler ve kimi zaman dehşete düşüren olaylarla anlatıyor. Bu, hikâyenin başında Rover’ın yaşlı büyücüyle karşılaşmasıyla anlaşılıyor. Bundan sonra Rover’ın başına gelenler masalların karanlığına özgü bir kâbus gibi, hatta bazen de sesinizin çıkmadığı ve koşamadığınız kâbuslardan biri. İlginç, çoğu zaman kâbuslarımızda bizi rahatsız eden şeylerin benzerlerini masallarda da okuyor ve yine tarif edemediğimiz bir rahatsızlık hissediyoruz.
Küçük Rover ve yaşlı büyücünün iletişim bozukluğu, yaşlı büyücünün Rover’ı bir oyuncak köpeğe dönüştürmesiyle son buluyor. Bu etkileyici sahne gözünüzde canlanacak kadar ayrıntılı anlatılmış. Masalın içinde bir kâbus: Rover gittikçe küçülürken etrafındakiler büyüyor. Rover da havlamak istiyor ve havlayamıyor, kaçmak istiyor ve kaçamıyor. Büyücüye “Lütfen?” demediği için artık yalvaran bir oyuncak köpek oldu. Biri onu alıp oyuncakçıya götürdüğünde, güneşin altında diğer oyuncaklarla birlikte vitrinde beklerken hala başına gelenlere sinirli Rover. Birinin onu satın alacağından korkuyor, belki burada satın alınmayı, yeniden birine ait olmayı, ona doğruyu ve yanlışı söyleyecek birinin olmasının istese empati yapmayı öğrenebilir, kendini yaşlı büyücünün yerine koyarak davranışlarını sorgulardı. Sonuçta empati yeteneği olmayan biri zaten insan ya da köpek değildir ancak bir insan ona nasıl davranması gerektiğini öğretebilir ve insan olmayan bir oyuncak da bunu ister ki böylece yeniden insani değeri olsun, bir ailesi olsun, güvende olsun diye.
Burada tüylerimi diken diken eden bir olay daha var: oyuncakların, kıpırdamadan oyuncak olmayı ve daha uzun yaşamayı istemesi. Korkutucu çocuk odalarında neler yaşayacaklarını düşünemiyorlar bile, bu da ilginç. Çünkü bu, oyuncakların var olmasıyla bir çelişki içinde, oyuncakların hepsi ilgi çekicidir ve oynanmak içindir. Sonunda biri Rover’ı satın aldığında, Rover derdini poşetin içindeki karideslere anlatıyor. Kendisiyle oynanmasını ve oyuncak olmayı bile istemediğinden bahsederken karidesler onu pek de dikkate almıyor. Karideslerin daha ciddi bir derdi var, kaynatılmak. Rover’ın oyuncak olmasının ve kendisiyle oynayacak olmalarının sebebi Rover’in kaba davranması ise, karideslerin de kaynatılacak olmalarının bir sebebi olmalı. Biz karideslerin kaynatılmasının sebebinin lezzetli olmaları olduğunu bilsek de bu hikâyede karideslerin kaynatılmasının sebebi Rover için empati kurmamaları olabilir. Görüyoruz ki, empati yoksunluğu bu hikâyede acımasızca cezalandırılıyor. Cezalandıranların sabır, anlayış, empati yoksunluğu da mutlaka cezalandırılıyor.
Rover’ın durumu daha sonraları ilgi çekici ve eğlenceli maceralara dönse de ahlaki yönden eksik ya da uyumsuz herkesin başına ürperticilik yönünden benzer şeyler geliyor. Rover’ın oyuncak köpeğe dönüşmesi ise, birini başka bir şeye dönüştüren cezalardan. Bir de birini başka birine dönüştüren cezalar var, başka biri olmayı eğer kendimizin daha iyi bir çeşidi olarak kabul edersek buna artık bir ceza diyemeyiz, bu şimdi bir hediye sayılır.
Ayköpeği Rover’ın Dünya’nın kenarından düştükten sonra ayköpeği olması ve denizköpeği Rover’ın bir gemi kazasından sonra denizköpeği olması Rover’ın yaşadıklarına benziyor. Her biri zorlu süreçten geçiyorlar ve başka birileri oluyorlar. Rover’ın Roverandom olması, büyümesi ve daha akıllı bir köpek olmasıyla değiştiğini ve başka bir köpek olduğunu gösteriyor. Bence bu kimlik karmaşaları ve cezalandırmalar Roverandom’da üzerinde özenle durmamız gereken konular. Herkesin kusurları var, çoğu kişi durumunu koruma eğiliminde, değişimi isteksizce karşılıyor ve hatta çoğu zaman değişimle kaynayan suya atılmak, yüzen mayına oturmak, Dünya’nın kenarından düşmek ya da gemi kazası yaşamak gibi talihsiz olaylar ya da aksi yaşlı büyücüler gibi kontrol edilemeyen dış etkenler tarafından buluşturuluyorlar. Birileri köpeğini kaybediyor, üzülüyor. Kaybolan köpekler üzülüyor. Kaybolan köpeklerin yeni kimlikleri oluyor ve eski kimliklerini özlüyorlar. Biz insanların değişimle bir problemi var, kabul edemediğimiz ve değiştirmek istediğimiz şeylerimiz var.
Hobbit, Yüzüklerin Efendisi ve Silmarillion Tolkien’i ne kadar değerli bir yazar olduğunu zaten gösteriyor, Tolkien hakkındaki araştırmalar da bunu destekliyor. Roverandom ve az bilinen başka kitapları ise Tolkien’in gittikçe derinleşen ve her zaman büyülemeye devam eden biri olduğunu gösteriyor. Daha çok okumalıyız Tolkien’i ve daha çok düşünmeliyiz, düşünülenleri de değerlendirmeliyiz. Elimizdekilerin söyleyecekleri var, mitler ve efsanelerle kurduğu bağlantıları ve eleştirileri çok değerli. Umarım, siz de Roverandom’dan en az benim etkilendiğim kadar etkilenmişsinizdir ya da etkilenirsiniz.
Şimal Özbek