Moğolların 13. yüzyılın ortasında çıktıkları Avrupa Seferi’ni tanıklarından okumak “Tatar korkusunun” nasıl yerleştiğini birinci elden gösteriyor.

İtil boylarından Orta Avrupa içlerine kadar uzanan olan Moğolların ilerleyişi, ortaçağda Batı’nın gördüğü en büyük ve amansız istilaydı. Üstelik “Tartarlar” hiç kimsenin onları durduramayacağına ve asla yenilmeyeceklerine inanıyorlardı. Altay Tayfun Özcan’ın bu seferin en önemli üç kroniğini tercüme edip notlandırarak yayıma hazırladığı Moğollar Avrupa’da: Moğolların Avrupa Seferinin Üç Tanığı adlı kitabı, Kronik Kitap tarafından Şubat 2020’de yayımlanmıştı. Geçtiğimiz Haziran ayında da ikinci baskısını yaptı.
Özcan’ın bu kitabı Moğolların Avrupa Seferi’nin tarihçesi ve kaynak metinlerin incelemesinin yer aldığı “Giriş” bölümüyle başlamakta. Bu bölümün “Moğolların Batı Seferi” altbaşlığında, İdil boyunu aşarak Avrupa’ya ilerleyiş, Mohi Muharebesi ve Moğol akınlarının getirdiği sosyo-ekonomik sonuçlar hem kaynak metinler hem de zengin bir literatür taraması üzerinden incelenmiş. “Kitaptaki Kaynak Metinler ve Yazarları Üzerine” altbaşlığında ise kroniklerin yazarlarının günümüzde tespit edilebildiği ölçüde hayat hikâyesi, metinlerin incelenmesi ve Moğol tarihi açısından önemi ortaya konmuş. Burada Özcan’ın ele aldığı kronikleri, titizlikle diğer yayımlanmış ve başka dillere tercüme edilmiş nüshalarıyla karşılaştırmalı olarak Türkçe’ye tercüme ettiğini görmekteyiz. Bununla birlikte kronikler değerlendirilirken metinlerin dönemlerinde hangi amaçla yazıldığının altı çizilmiş. Dolayısıyla okurun, bu kaynak metinleri okurken bunu göz önünde bulundurması gerekiyor.
“Giriş” bölümünü ilk kısım olarak sayarsak kitabın ikinci kısmını kaynak metinler oluşturuyor: İlk metin “Macar Papaz Julian’ın Seyahati İle İlgili Metinler”, ikincisi “Splitli Toma Salona Ve Spit Piskoposlarının Tarihi” ve üçüncüsü “Torre Maggioreli Üstat Roger Macaristan Krallığı’nın Tatarlar Tarafından Yıkımı Üzerine Ağıt”. Özcan’ın bu metinleri notlandırması okuyucunun bahsi geçen metinleri, dipnotlardaki açıklayıcı bilgilerle beraber daha iyi anlamasını sağlamış. Bununla birlikte Özcan, Tatarların Yaşam Tarzlarına Dair başlıklı mektubun Moğollarla ilgili Latince olarak kaleme alınmış gerçek anlamda ilk rapor niteliğini taşıdığını özellikle belirtmiş.
“Tatarlar, savaşçılarının sayısının 40 kısma ayrılabilecek kadar kalabalık olduğunu ve hatta yeryüzünde, bunların tek bir kısmına bile karşı koymayı başarabilecek kimsenin bulunmadığını iddia ederler. Aynı şekilde ordularında kendi yasalarına tâbi olmayan altmış bin kölenin, kendi yasalarına tâbi yüz otuz beş bin kişinin bulunduğu fikrindedirler.” (s. 85)
Özcan, Splitli Toma’nın kaleme aldığı kroniğin ise “sadece duyumlara değil, aynı zamanda şahitliğe de dayanmakla Moğol tarihinin en önemli kaynaklarından birisi olduğunu” söyleyerek sefer sonunda yerli halkın sosyal ve psikolojik durumunu yansıttığını da eklemektedir.
“Bundan sonra Split’te Macarların korkuya kapılmalarını görmelerinden kaynaklanan müthiş bir endişe peyda oldu. Netice bazıları kenti terk ederek yanlarına aldıkları eşyalar ve aileleri ile birlikte adada güvende olacaklarını düşünmeye başladılar. Beyhude dedikoduları yaymaya, birbirinden farklı ve içleri zırvalıklarla dolu düşünceleri uydurmaya başladılar. Kimileri Tatarların çok büyük makineler çok sayıda savaş aletleri ürettiklerini, böylece de bunlarla kenti ele geçireceklerini söylüyorlardı. Daha başkaları ise dağ gibi büyük bir toprağı ve taşı bir araya yığdıklarını ve böylelikle de kenti bunun üzerinden (atılan taşlarla) kolayca ele geçireceklerini iddia ediyorlardı.” (s. 127)
Özcan, tercüme ettiği bu kroniklerde geçen özel isimlerin Latince versiyonlarını korumuş. Dipnotlarda bu özel isimlerin tespit edilen asıllarını belirtirken henüz açıklanamayanların da olabilecek ihtimallerine yer vermiş. Böylelikle hem Moğol özel isimlerinin Latince orijinalleri için Türkçe bir kaynak hazırlamış hem de tespit edilemeyen isimler için öneriler getirmiş. Özcan’ın dipnotlarına dair bu küçük örnek bile kaynak metinlerin Türkçeye kazandırılmasının ne derecede ciddi ve titiz bir çalışma sonucunda olduğunu göstermektedir.
Ufuk Aykol