top of page

Kahramanın Yolculuğu Bağlamında Hüsn ü Aşk İncelemesi

Burada Hüsn ü Aşk kahramanın yolculuğu ilkesine bağlanır. Bu ilkeyle olan bağın bilinçli olarak ele alınmış bir durum olması imkân dışı olup bunun aslında fantastik serüvenleri anlatan eserlerin ayrılmaz parçası olduğunu gösterir bizlere.

 

Kahramanın yolculuğu serüven anlatılarının temel prensiplerinin ortaya konduğu ve bilinçli yahut bilinçsiz bu prensiplerle kaleme alınan eserleri kademe kademe inceleyebilmemize olanak sağlayan bir tekniktir. İlk olarak Joseph Campbell’ın kült kitabı Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’nda – A Hero With A Thousand Faces- karşımıza çıkan bu teknik bizlere mitolojik anlatımın temellerini kavramada büyük bir destek sağlar. Biraz irdelediğimiz zaman görürüz ki anlatıcı daha doğrusu anlatım, teknik olarak çoğu olağanüstü eserde neredeyse aynıdır. Bu yazıda Hüsn-ü Aşk adlı mesneviyi “Kahramanın Yolculuğu” üzerinde kademe kademe ele alacağız.


Hüsn ü Aşk

Şeyh Galib’in (ö. 1213/1799) kaleme aldığı divan edebiyatının son büyük tasavvufî mesnevisi. Şeyh Galib eserin “sebeb-i te’lîf” bölümünde, kendisinin de bulunduğu bir mecliste Nâbî’nin Hayrâbâd adlı eserinin methedildiğini, bir benzerinin yazılamayacağı ileri sürülünce Hayrâbâd’ın bazı kusurları olduğunu söyleyerek bu görüşe karşı çıktığını, meclistekilerin daha iyisini yazmak mümkünse bunu kendisinin yapmasını istediklerini anlatır. İki yıl önce divanını tertip eden ve o sırada yirmi altı yaşında bulunan Şeyh Galib Hüsn ü Aşk’ı bu olay üzerine yazmaya başlamış ve altı ay gibi kısa bir sürede tamamlamıştır.

Divan edebiyatının son büyük şairi kabul edilen Şeyh Galib’in Hüsn ü Aşk isimli mesnevisi kendisine rakiben yazıldığı Nâbî’nin Hayrâbâd adlı mesnevisi gibi bir serüven anlatısıdır. Temelde bir aşk hikâyesi olarak başlayan bu eser aynı gece doğan Hüsn ve Aşk isimli iki karakterin serüvenlerini anlatır. Şeyh Galip bu eserde fantastik edebiyata dair olağanüstü âlemi kendine has hayallerle süsler. Hikâyede cadıları gulyabaniler sihirli kılıçlar kol gezmektedir.


Eser ilerledikçe didaktik bir havaya bürünür ve olgunlaşma yani bir mutlak aydınlığı bulma hikâyesine dönüşür. Burada Hüsn ü Aşk kahramanın yolculuğu ilkesine bağlanır. Bu ilkeyle olan bağın bilinçli olarak ele alınmış bir durum olması imkân dışı olup bunun aslında fantastik serüvenleri anlatan eserlerin ayrılmaz parçası olduğunu gösterir bizlere. Fantastik olarak incelendiğinde ise muazzam bir hayal âlemi kurgulandığını anlamamızı sağlayan şey Hüsn ü Aşk denince akla:


“Gûş etmiş idi o sergüzeşti

Âteş yemi üzre mûm keştî ”

(Aşk) ateş denizi üzerinden mumdan gemi (ile geçmek) macerasını duymuştu.” anlamına gelen beyitin gelmesidir.


Kahramanın (Aşk’ın) Yolculuğu

Sıradan Dünya

Hikâye kahramanın yolculuğunda da belirtildiği gibi sıradan dünyada başlar. Arapların içinde Benî Mahabbet adlı bir kabile vardır. Bir gece bu kabilede, biri kız diğeri erkek iki çocuk dünyaya gelir. Kıza Hüsn, erkeğe Aşk adı verilir ve kabilenin ileri gelenleri tarafından birbiriyle nişanlanırlar.


Maceraya Çağrı

Hikâyenin dönüm noktası Hüsn ile Aşk’ın ayrı düşmesidir. Şeyh Galip bu durumu bile fantastik bir dille anlatıp birbirlerine âşık olan iki gencin işini feleğin araya girip bozduğunu söyler. Bu noktada çağrı Muhabbetoğulları’nın Aşk ile dalga geçip onu zorlu bir maceraya çıkmak zorunda bırakmalarıdır. Bu görev ise Kalp Kalesi’nde bulunan bir kimyayı -iksiri- getirmesidir.


Akıl Hocası

Aşk, lalası Gayret ile beraber yola çıkar. Gayret, Aşk’a yol boyunca eşlik ederken aynı zamanda Sühân adında her şeyi bilen ve istediği kılığa girebilen bir ihtiyardan da çokça yardım alır. Sühân karakteri bir yardımcı karakterden ziyade makineden tanrı görevi üstlenir. Kahramanımız Aşk’ı birçok kez kurtarıp eserin sonunda da mutlak aydınlığa ulaştıran yine odur.


Eşiği Geçme

Hüsn ü Aşk mesnevisinde eşik Aşk’ın Kalp Kalesi’ndeki kimyayı getirmek için lalası Gayret ile yola çıkmasıdır.


Müttefikler, Sınavlar Düşmanlar

Hikâyenin başında düşman olarak Muhabbetoğulları kabilesinden Hayret adında biri karşımıza çıkar. Hüsn ile Aşk’ın ilk ayrılığı bu kişi yüzünden yaşanır. Bu sıradan düşman diyebileceğimiz tek kişidir. Aşk, Gayret ile beraber yola çıkar ve daha ilk aşamada içinde dev bulunan bir kuyuya düşerler. Aşk, Gam Harabeleri’nde yaşlı bir cadıya esir düşüp çarmıha gerildiğinde yine Sühân tarafından kurtarılır. Sihirli bir kılıç olan “tiğ-i ah” yani ah kılıcı ve ateşte yanmayan at olan Aşkar’ı Hüsn, Aşk’a Sühân vasıtasıyla gönderir. Aşk kıyısında mumdan sandallar ve içinde gulyabaniler bulunan “derya-yı âteş” yani ateş denizinin yanına geldiğinde cinler ona sandallara binmesini söylemesine rağmen Aşkar ile denizi kolaylıkla geçer. Yine esir edildikleri ve içeri atılır atılmaz kapının arkalarından silindiği Zatüssüvâr Kalesi’nden onu kaleyi ateşe vererek Sühân kurtarır.




Yaklaşma ve Hazırlık

Eser telifinde sona ulaşıldığının en bariz belirtisi maceranın zorlaşması ve kahramanın meşakkatli bir süreçten geçmesidir. Hüsn ü Aşk’ta da bu ateş denizini geçtikten sonra Çin Sahili’ne gelinmesiyle başlar. Bir papağan şekline giren Sühan gelip Aşk’a, Çin padişahının Hûşrübâ adlı kızına gönlünü kaptırırsa onu Zâtüssuvar Kalesi’ne hapsedeceğini haber verir. Fakat Aşk, Hûşrübâ’yı görünce onu Hüsn zanneder. Kızın daveti üzerine içip eğlenirler. Bu arada kız Aşk’ın elinden “tîğ-i âh”ı alıp kaybolur. Ertesi sabah Hûşrübâ yine görünür. Aşk’ı Zâtüssuvar Kalesi’ne götürüp hapseder. Kaleye girdikleri kapı silinip yok olur. Gayret’le orada mahpus kalırlar


Çile, Mağaranın En Derin Yeri

Aşk ile Gayret orada mahpus kalırlar. Burası da bin bir tehlikeyle dolu bir yerdir. Aşk Gayret’in nasihatiyle Eşkar’a binerek kaleden kurtulmak ister, yine cadılarla, gulyabanilerle savaşır. Ancak çıkacak yol bulamazlar. Sühan imdatlarına yetişir.


Ödül

Aşk perişan bir vaziyette yoluna devam eder. Daha sonra Sühan bir hekim kılığında gelir. Bu arada Gayret kaybolur. Sühan, Aşk’ı alıp Kalp Kalesi’ne götürür; burası Hüsn adlı sultana tâbi olan melekler ve perilerle doludur. Aşk sevgi ve hürmetle karşılanır.


Geri Dönüş

Hayret burada iyi bir kişiye dönüşerek Aşk’ı alıp Hüsn’e götürür.


Yeniden Doğuş

Sühan Aşk’a yanlış bir yol tuttuğunu, cadıyı öldürenin, öğüt verenin, hekim kılığında gelenin hep kendisi olduğunu söyler. “Aşk Hüsn’dür, Hüsn de Aşk, birliğe ikilik sığmaz, bu dertlere yanlış düşüncen yüzünden uğradın” der. Artık başına gelenlerin hepsi geride kalmıştır. Nihayet gayb perdeleri açılmış, Aşk bütün engelleri aşmış, olgunluğa ulaşmış ve gerçeği anlamıştır.


Kaynakça

Ömer Faruk Yazıcı

192 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör