top of page

Kaşkay Türkleri

Kaşkay Türkleri etnik olarak farklı milletlerle bir arada yaşamalarına rağmen il şuurunu asırlarca sürdürdüler. Yerleşik veya konargöçer her Kaşkay Türk’ü kendi tayfasını, tiresini, obasını bilir, kendilerini Türk olarak tanıtırlar. Vilayet-i Kaşkayî onların vatanıdır.

 

Orta Doğu’da geniş bir coğrafyada hüküm süren İran işlek bir devlet olarak tarih sahnesinde yer alır. Büyük bir çoğunluğu Oğuz Türkü olan İran Türkleri birçok alanda birbirinden ayrılırlar. Tarihi, siyasi, sosyal, dini ve coğrafi açıdan İran’a ilk yerleşenler, sonra yerleşenler ve Anadolu’dan gelenler olarak tasnif edilebilir. Büyük bir kısmı Şiilere mensuptur. Coğrafi açıdan Türkler bütünlük sağlayamamıştır. İran’daki Meşrutiyet sonrasında buraya hâkim olan Pehlevi devleti Türklerin bütünlüğünü bozmak amacıyla coğrafi ayrım politikaları güder. Bu Türkler ister Azerbaycan olsun ister Kaşkay olsun tarihi ve edebi eserlerde “Türk” olarak bilinir.


İran Türkleri dil ve coğrafya bakımından dört gruba ayrılırlar. Kuzeybatı Türkleri, Kuzeydoğu Türkleri, Merkez Türkleri, Güney ve Merkez Türkleri. Üzerinde duracağımız Kaşkay Türkleri Güney ve Merkez Türkleri grubundadır. Yerleşim yerleri Şiraz, Füruzabad, İsfahan, Lar, Mervdeşt, Abade, Şehreza, Sepidan, Buşehr, Gir, Kazirin şehirleridir. Kaşkaylar çeşitli göçlerle farklı kültürlere ev sahipliği yapmıştır. 9-10. yüzyıllardaki Oğuz göçleriyle Türkler de burada aşiretler halinde yaşadılar. Ayrıca bu coğrafyada yaşayan Kürt ve Fars aşiretleriyle mücadele ettiler. Kökenleri hakkında çeşitli bilgiler ileri sürülür. 1300 yıl önce Fars bölgesine yerleştiler. Tıpkı diğer Türkler gibi Sümerlerin varisleri olarak görülürler. Sümerlerden sonra bu Türkler İran’ın kuzeyine göç etmiş Gay boyu ise güney bölgesine yerleşir.


Bugünkü Kaşkay aşiretler birliği “Kaşkay” adını taşımıyorlardı ve birçoğu Kaşkay değildi. Kendi adlarını koruyanlar da bulunuyordu. Tarihi hadiseler karşısında birleşmeye mecbur kalmışlar ve tek bir boy oluşturdular. Bu boy “Kaşkay” olarak adlandırılır.


Kaşkay Türkleri hakkında bilgi veren en eski kaynak Gazneli Sultan Mahmud döneminde yaşayan Ebulfazl Beynakî’nin yazdığı Tarih-i Beynakî (Tarih-i Mesudî)’dir. Diğer eski bir kaynak ise İbn-i Batuta’dır.


Kaşkay Türkleri etnik olarak farklı milletlerle bir arada yaşamalarına rağmen il şuurunu asırlarca sürdürdüler. Yerleşik veya konargöçer her Kaşkay Türk’ü kendi tayfasını, tiresini, obasını bilir, kendilerini Türk olarak tanıtırlar. Vilayet-i Kaşkayî onların vatanıdır. Sosyal düzen il, tayfa, tire, bonku ve ailedir. Güç düzeni ise han, kalenter, kethüda, aksakal ve ailedir. Sosyal tabaka dışında kalan gruplar da bulunur. Kaşkay Türklerinin büyük tayfaları şunlardır: Keşküliyi Kuçik (Küçük Keşküli) ve Keşküliyi Bozorg (Büyük Keşküli), Dereşorlu (Tuzlu Vadi), Farsimadan (Farsça Bilmez), Şeşbölük (6 bölük), Amele.


İran’da yapılan nüfus sayımına göre Kaşkay nüfusu 3.500.000 civarındadır. Yurt dışına çıkan Kaşkaylar da göz önünde bulundurulursa 4.500.000’ü bulmaktadır.


Kaşkay Adı

Kaşkay adı kaynaklarda çeşitli şekillerde geçmektedir: Gaşgay, Gaşkay, Gaşvay, Gaşkayi, Gaşlı, Gaşanlı, Gaşanlu, Guşanlu, Guşanı, Gaşani, Kâşkayi, Kaşkayi, Kaşka, Kaşke, Kaşe. İslam öncesi çeşitli metinlerde; Kayı, Kayık, Kayıt, Kayın, Kay, Gay, Gayın kam, Sağ Kayı, Sag Kayı, Ak Kayı, Dedegayı, Şay – Şayilu Şahilü, Gay – Gayıt.


Peki, bu “Kaşkay” adı nereden geliyor? Kuvvetle muhtemel Kaşkay adı “kaşka” sözcüğünden türemiştir. Kaş+Kay ve Kaşka+ay olarak da ayrıldığı görülür. Kabul gören “kaşka” sözcüğü alnında beyaz leke veya akıtma olan at demektir. Yaşadıkları yerdeki atların alnında beyaz leke oluşundan dolayı bu adlandırma yapılmış olabilir. Ayrıca bu sözcük “yakmak, alevlendirmek, ışık saçmak” anlamına da gelmektedir. Özbekçede cesaretli kahraman anlamındadır. Diğer köken tahminleri: kaş gayı “kaçmak” anlamına gelmekle birlikte Kaşkayların Azerbaycan ve Irak’tan kaçtıkları rivayet edilir. Kaşo, koşav “tomar” anlamındadır. Kaşkay adını "Kaşgar" iliyle ilişkilendiren görüşler de vardır. Kaşkaylar, vaktiyle Kaşgar şehri etrafında oturdukları için zamanla "kaşkay" diye adlandırıldığı öne sürülür.


Kaşkay Dili ve Edebiyatı

Peki, Kaşkay Türkçesini Türk dili tarihinde nereye koyabiliriz? Araştırmacılar bu şiveyi Oğuz, Azerbaycan, Afşar vb. şivelerin kolu olarak değerlendirir. Oğuz grubu içinde yer alan aynı coğrafyada ve aynı dil grubunda bulunan Azerbaycan, Türkmen, Hamse, Horasan Türklerinin dilinden farklılıklar gösterir. Ayrıca Azerbaycan Türkçesi ağzı gibidir. Şive tasniflerinde Güney Azerbaycan’ın şiveleri arasında gösterilir.


Kaşkay Türklerinin edebiyatı sözlü ve yazılı edebiyat olmak üzere iki koldan oluşur. Ancak yarı göçebe yaşam, İran’daki siyasi ve sosyal ortam ve geleneklere bağlılık edebiyatından daha çok sözlü olarak ilerlemesini sağlamıştır. 19. yüzyıldan önce Kaşkay Türklerinin yazılı edebiyatından söz etmek mümkün değildir. Şehir hayatından uzak kalmalarıyla dil ve edebiyatlarını yabancı etkenlerden korunmuşlardır. Yazılı edebiyatın oluşmasıyla Kaşkay yazar ve şairler edebi eserler ortaya koymuş ve Kaşkay Türkçesinin söz varlığını korumaya, yaşatmaya çalışmışlardır. Uzun yıllar okuryazarlıktan geri kalmışlar ve 1953’te Muhammed Behmenbeygi’nin öncülüğünde “İran Göçebeler Eğitimi” kanunuyla Farsça eğitime başlamışlardır. Kaşkayların çadırlarına eğitim verilmiş, birçok öğretmen de yetiştirilmiştir. Görevlendirilen öğretmenlerin ana dilleri olan Türkçe unutturulmaya zorlanmış ve bu baskı İran İslam Devrimi’ne kadar sürmüştür. Bu devrimden sonra az da olsa yazılı eserler vermeye başlarlar.

Kaşkay Türkçesiyle yazılan eserler halk şiiri özellikleri taşımakla beraber bu şiirleri müzik ile harmanlamışlardır. Kaşkay Türk toplumunun ve halkının acılarını, mutluluklarını, değerlerini ve doğrularını şiirlerde görmek mümkündür. Nadir Dereşorlu, Kaşkay şiirini ayrılıkları şiiri olarak adlandırır ve Kaşkay müziğini dertlerin acıların, ayrılıkların sesi olarak ifade eder. Düğünde, yasta, savaşta hayatın bütün anlarında müzik eşliğinde şiirlerini dile getirmişlerdir. Tar, Saz ve Nağara, Ney gibi müzik aletlerini kullanırlar. Siyasi, sosyal ve ekonomik şartlara rağmen bu sözlü kültür ürünleri varlığını devam ettirmiştir. Şiirlerin nazım biçimleri koşma, gerayli (sekizli), asanak (mani) ve şahhatayi’dir. Serbest nazım ve divan şiiri özelliği taşıyan şiirlere de rastlanılır. Nazım türü olarak hiciv, hezel, mersiye (ağıt), gelinbaşı, ninni ve bilmeceleri vardır.


Asanak Örneği:

Dayan baḫ bizä dağlar

Dayağ ol bizä dağlar

Ġaşġayi’dän bir salam

Apar bizi Täbriz’ä dağlar

Äkin äkilän yerdän

Kurza çäkilän yerdän

Üzüñ döndär bir öpäm

Zülfüñ bikilän yerdän

Kähär atin ġulunu

Mäḫmäl edin çulunu

Biz gälmişäg aparaġ

Siziñ bağın gulunu

Geydä durna dolanır

Ġanadları bulanir

Ta bir ana yerdä var

Muhabbät odi yanir

Mirza Mezun, Arslan Mirzayi, Nimetullah Bey Rahimli, Mahmud Kaviyeni, Evezullah Seferi Keşküllü, Fettane Muradi Karakani gibi şairlerin şiirleri bulunmaktadır. Fettane Muradi Karakani ilk Kaşkay Kadın şairi sayılır.


El

Biz Türkäk Biz Ġäşġayiyäk

Bizim ağır el varmız

Ağzımız içindä şirin

Şäkär täkin dil varımız

Bizim eldä gümüş üzlär (yüzler)

Ġäläm ġaşlar ala gezlär (kızlar)

Yaḫşı mätäl şirin sezlär (sözler)

Duyğulu nağıl (hikaye/masal) varımız

İkki närgiz ikki sunbul

Şeyda bulbul ġızıl gül

“Yusufäli” kimin bulbul

“Sultan” kimin gil varımız

“Davud” täkin sitar çalan

Häg ayäti “Cähangir Ḫan

“Mä’zun” kimin sirr-i nahan

Mäcnun o ağıl varımız

Arslan Mirzayi

Men Bu Dünyaya Sevdalıyam

Sevdalı yaşayıram

Göz yaşınan sevgi görüräm

Män daşlar ġayasında daşlarınan dosam

Ġarġalarınan çalışıram

Dunalar kölgäsindä yatıram, göz arḫama tikiräm

Oğşaya oğşaya çağırıram

Bu yol kimiñ? Ölka kimiñ?

Gedän durnalar, köçän sunalar,

Dünya kimin?

Män bu yana sän o yana

Biz ha yana dağılmişag?

Birlig ölmüş

Ama män varam sän dä varañ

Män bu dünyada sevdalı yaşayıram

Sän necä?

Fettane Muradi Karakani

Kaşkaylar düz yazıda modern türlerde eserler verememişlerdir. Roman, hikâye, masal (metel), çocuk şiirleri ve öyküler yazılı ürünler verilmeye başlandıkça artmıştır. Kaşkay edebiyatının modern hikâye türünde ilk ve tek örnek Fettane Muradi’nin Alıncak Ulduzu adlı hikâyeleridir. Birçok Kaşkay yazar Fars dilinde roman ve hikâye yazmıştır. Kaşkay gelenek, görenek, âdet ve göç hayatını konu alan bu eserler Muhammed Behmenbeygi’nin Buhara-yı Men İl-i Men ve Be Ocağet Kasem; Sohrab Hatemî Behmenbeygi’nin Şebha-yı İl; Menuçehr Kinayi’nin Efsaneha ve Kıssaha-yı İl-i Kaşkayi adlı eserlerdir.


Menuçehr Kinayi Kaşkay tarihçiliğinin önemli bir ismidir. Siyeh Çadırha adlı eseri Kaşkay Türkleri hakkında bilgi veren eseridir. Yaşadıkları coğrafya, ev, giyim, kuşam, avcılık, gıda, devlet teşkilatı, edebiyat ve tarih hakkında bilgiler sunulmuştur.


Esedullah Merdani Rehimi ilk ve tek olan Kaşkay Sözlüğü’nü hazırlamıştır. Yaklaşık beş bin sözcük derlenmiştir. Fars alfabesi sırasına göre düzenlenen bu sözlükte, sözcüklerin Latin harflerine aktarılmış biçimleri bulunmakta ve atasözleri, deyimler, cümleler yer almaktadır.

Son dönem Kaşkay araştırmaları için iki önemli çalışma yapılmıştır. Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanan Dilek Erenoğlu Ataizi’nin Kaşkay Türklerinin Dili ve Farzaneh Doulabatabi’nin Kaşkay Türklerinin Edebiyatı. İran’da saha araştırması yöntemiyle yapılan araştırmalar sonucunda toplanan malzeme bu iki eseri meydana getirmiştir.

Kaynakça

Ahmet Bican Ercilasun, “İran Türkleri”, Türk Kültürü, S 300, s. 213,-237, Nisan 1988.

Dilek Erenoğlu-Ataizi, Kaşkay Türklerinin Dili, TDK Yayınları Ankara 2017.

Ferzaneh Doulabatabi, Kaşkay Türklerinin Edebiyatı, TDK Yayınları, Ankara 2017.

Gerhard Doerfer, “İran’daki Türklerin Dili Üzerine”, Türk Dili, s. 489-491, Eylül 1992.

Gülşen Seyhan Alışık, “Azerbaycan Türkçesi”, Türkler, C XIX, s. 227-243, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002.

Mirza Bala, “Kaşkay”, İslam Ansiklopedisi, C 6, s. 414-417, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1977.


Hilal Özcan