İstanbul'un son yirmi yılda çehresinin ne kadar hızlı bir şekilde değiştiğini kahrolarak izlediğimizi düşünürsek, şehrin eski çehresinin canlı olarak saklandığı bu filmlerin önemi İstanbul tarihî arşivi için daha iyi anlaşılır.
İstanbul’un 100 Filmi adlı derleme kitabı 2010 senesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından neşredilmişti. Bu kitabın derlenmesine 2010 senesi için İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti seçilmesi vesile olmuştu. Böylece İstanbul tarihi için önemli görsel kaynaklar olan kadrajının merkezine İstanbul’u yerleştirmiş filmler derlendi.
Tarih boyunca dünyanın gözünün önünde olan, kuruluşundan bu yana siyasi ve ekonomik konumunu hiç kaybetmeyen bir şehir İstanbul. Bu sebeple yazılı ve görsel kaynakları da hayli zengin. Dolayısıyla filmler de bu eşsiz şehrin yakın tarihinin en önemli kaynaklarından bir parça. Üstelik son yirmi yılda çehresinin ne kadar hızlı bir şekilde değiştiğini kahrolarak izlediğimizi düşünürsek, şehrin eski çehresinin canlı olarak saklandığı bu filmlerin önemi İstanbul tarihî arşivi için daha iyi anlaşılır.
İstanbul’un 100 Filmi’nde yer alan filmler şehrin tarihî ve sosyal dokusunu, kültürel mirasını en iyi temsil ettikleri düşünülerek seçilmiş. Derlenen bu filmlerde en önemli husus da doğal olarak iç ve dış mekân seçimleri. Tekrarların önüne geçilmesi için de bu mekânlar tespit edilip, mekânların yer aldığı filmler arasında da bir eleme yapılmış. Tarihî en iyi şekilde aksettirme amacıyla mümkün olduğunca o mekânı gösteren eski tarihli filmler tercih edilmiş. Bunun doğal bir sonucu olarak da filmler kitapta kronolojik bir sırada yer alıyor.

Filmler, çoğunlukla şehrin imgesini yansıtabilme kriteri hususunda seçildikleri için döneminde ilgi çekmeyen ya da başarılı bulunmayan filmler de bu çalışmanın ilgi alanında yer almakta. Bununla birlikte sadece yerli değil, yabancı sinemadan da örnekler eklenerek çalışmaya İstanbul’a dışarıdan bir bakış açısı da kazandırılmış.
İstanbul filmleri deyince ilk akla gelenler Haydarpaşa ve Sirkeci Garları, Boğaz’ın farklı yakalardan manzaralarla eşsiz güzelliği, eskiden ağaçlarla dolu olan ıssız İstanbul tepeleri, Arnavut kaldırımlı sokaklar, Boğaz’a tutunan ahşap yalılar ve usulca süzülen kayıklar, Eminönü keşmekeşi ve Galata’da seyir halindeki otobüsler, klâsik Amerikan arabaları... Bu İstanbul portresi 1980’lere kadar Türk filmlerinde boy gösterir ve gerçekten bu şehri sevenlere iç geçirtir. İşte tam da bu amaçla derlenen bu filmler arasında; Yılmaz Ali ve Kanun Namına gibi polisiye, Üsküdar İskelesi ve Otobüs Yolcuları gibi drama, Bizanslı Zorba ve İstanbul’un Fethi gibi tarihî filmler bulunur.
Özellikle hem sinemaseverler hem de İstanbul severler için oldukça değerli bir çalışma olan bu kitap, sinematografisi ile yeni bir İstanbul yolculuğuna bizleri davet ediyor.
Mehmet Menderes