İki Güçlü Kadın; Karen Horney ve Frida Kahlo
Kendi penceremizden baktığımızda onu kendini aşkına adamış bir kadın, otoportrelerini çizen bir ressam ya da "tahta bacak Frida" olarak yorumluyoruz. Peki Karen Horney kendi penceresinden baksaydı Frida’ya dair neler görürdü?
Frida Kahlo’yu, resimlerini, aşka dair sözlerini, özellikle de Diego ile yaşamış olduğu aşkını hepimiz biraz tanıyoruz. Kendi penceremizden baktığımızda onu kendini aşkına adamış bir kadın, otoportrelerini çizen bir ressam ya da "tahta bacak Frida" olarak yorumluyoruz. Peki Karen Horney kendi penceresinden baksaydı Frida’ya dair neler görürdü? Bunun cevabını bulmak için biraz Karen Horney’i tanıyalım ve penceresinden biz de bakabilelim

Frida Kahlo’yu, resimleri, aşka dair sözleri özellikle de Diego ile yaşamış olduğu aşkı hepimiz biraz tanıyoruz. Kendi penceremizden baktığımızda onu kendini aşkına adamış bir kadın, otoportrelerini çizen bir ressam ya da "tahta bacak Frida" olarak yorumluyoruz. Peki Karen Horney kendi penceresinden baksaydı Frida’ya dair neler görürdü? Bunun cevabını bulmak için biraz Karen Horney’i tanıyalım ve penceresinden biz de bakabilelim.
Karen Danielsen Horney, 1885 yılında Hamburg’da ekonomik ve sosyal açıdan güvenli bir çevrede doğar. Protestan ve üst sınıf bir aile mensubu olan Karen, babasının -kaptan- uzun deniz seyahatleri sebebiyle onu yakından tanıyamamış, annesi ve abisi ile yaşamıştır. Annesinin, abisine -kendisinden dört yaş büyük- olan yakınlığı ve ilgisi Karen’ı rahatsız eder ve onun ilgisini kazanmak için çaba sarf etmeye başlar. Bu ilgiden mahrum kalmamak için isyankâr, saldırgan mizacını yumuşatmaya çalışır. Öte yandan babasının da -ataerkil ve otoriter toplum içerisinde- kadınların erkekler gibi üst düzey eğitim almamaları gerektiği yönde fikirleri Karen’ı hayal kırıklığına uğratır. Babasının kendisini zekası ve görünüşü hakkında olumsuz yönde eleştirileri de bu hayal kırıklığına eklenerek Karen’ı mutsuz eder. Anne-babası ile olan ilişkisindeki ilgi ve sevgi eksikliğini telafi etmek ve kendi varlığını ortaya koyabilmek için akademik yönde başarılı olmaya odaklanır ve "Eğer ben güzel değilsem akıllı olabilirim." der. Bunun üzerine Berlin’de tıp ve psikanaliz eğitimi alır. Avukat Oscar Horney ile evlenerek beş yıl içinde üç kız çocuk dünyaya getirir. Yıllar sonra anne, baba ve abi kaybının üzüntüsü üzerine eşinin iflası Karen’ı olumsuz etkiler. Evliliğinde mutsuz ve baskı altında hissetmeye başlayan Karen evliliğini sonlandırır. New York’a taşınarak burada Amerikan Psikanaliz Enstitüsü’nün kurucusu ve dekanı olur. Psikanalitik Sosyal Kuramı’nın gelişimine öncülük eder. Kadın psikolojisi ve kişiliğinin şekillenmesinde biyolojik faktörlerin dışında kültürel ve sosyal faktörlerin etkilerinden bahseder.
Karen’ın hayatına dair biraz bilgi sahibi olduğumuza göre şimdi Psikanalitik Sosyal Kuramı inceleyelim ve Karen Horney Penceresinden Frida Kahlo’yu tanıyalım.
Magdalena Carmen Frida Kahlo Y. Calderon, 1907 yılında Meksika’da ailenin dört kız çocuğundan üçüncüsü olarak dünyaya gelir. Frida’nın annesi kaybettiği oğlunun yasını tuttuğu için onunla ilgilenmez ve sevgisini aktarmaz. Kendisinden bir yaş küçük kız kardeşi dünyaya gelmesiyle -büyük olasılıkla- kardeş kıskançlığı yaşar. Horney için de annesinin abisine olan ilgisi nedeniyle kendisiyle ilgilenmediğinden bahsettik. Karen Horney bu duruma yaşamının ilerleyen yıllarda kuramında temel düşmanlık olarak yer verir. Temel düşmanlık denen durumun çocuğun güvende olma ve sevilme ihtiyacının karşılanmadığı durumda ortaya çıkacağından söz eder. Horney’e göre ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişki çocuğun ilk sosyal ilişkisi olduğu için onun yetişkinlik yaşamının belirler. Çocuğun en temel ihtiyacı sevilmek ve güvende hissetmektir. Horney, "Temel düşmanlık her zaman gerçek samimiyet ve sevgiden yoksundur." der.
Frida, çocukken geçirdiği bir kaza ve ayağındaki şiddetli ağrılar sonrasında çocuk felci olduğunu öğrenir bunun sonucunda da arkadaşları ona "Tahta Bacak Frida" lakabını takarlar. Bizler de bugün onu bu lakabı ile anıyoruz. Yaşadığı bu fiziksel rahatsızlık onu psikolojik olarak da olumsuz etkiler. Babasının hastalık ve nöbet geçirdiği anlara da şahitlik etmesi baba-kız ilişkilerini etkiler. Frida’nın bu yaşadıkları Horney’e göre acımasız ve tehlikeli bir dünya algısı oluşturmasına zemin hazırlar. Frida, yaşadığı sağlık sorunlarının etkisiyle tıp eğitimi almaya karar verir. Yaşadığı sosyal çevrede tıp eğitimi alan ilk kadın olması onu diğerlerinden farklı kılan özelliklerinden biridir. On sekiz yaşında geçirdiği trafik kazası hayatında yeni bir dönemi başlatır. Kazanın yaşamının yirmi dokuz yılını sürekli hastalıklar ve acılar içerisinde geçirmesine neden olduğunu biliyoruz. Frida bedensel rahatsızlığının sebep olduğu acıları ve eksiklikleri telafi etmek için kendini başarıya odaklar. Aynı Horney’in, "Eğer ben güzel değilsem akıllı olabilirim." dediği gibi. Karen Horney’in bulunduğu çevre ve dönemde kadınların üst düzey eğitim almaması gerektiği görüşüne karşın erkeklerin aldığı tıp eğitimini alması ve Frida Kahlo’nun yaşadığı hastalıklara acılara rağmen Meksika’da kızların tıp eğitimi almadığı bir dönemde tıp eğitimi alan ilk kadın olması sizce de birbirlerine benzer mücadeleler değil mi? Frida’nın tıp eğitimi sırasında "kadın anatomisinin" sınırlarına bağlı kalmadan felsefe, sanat, edebiyat ve resim alanlarında da kendini geliştirmesi Horney’in bireyin kendini geliştirme ve değiştirme tanımlarıyla açıklanabilir.
Frida’nın on sekiz yaşında büyük bir kaza geçirdiğinden yukarıda bahsettik. Bu kaza sonrası ünlü ressam -Frida’nın büyük aşkı- Diego Rivera’nın eserlerini takip eder ona hem hayranlık hem de yakınlık duymaya başlar. Diego ve Frida bu süreçte birbirlerinden etkilenip aşklarını evlilik ile birleştirirler. Frida’nın annesinin bu evliliğe karşı çıkmasının nedenlerinden birisi ikisinin yaş farkıdır fakat babası Diego’nun kızına ilgisinden memnundur ve onları destekler. (İkisi arasındaki yaş farkının Frida’nın babası ile olan ilişkisi ve iletişimine dair bir ipucu olabileceğini düşünmemek elde değil. Freud’un Oedipus ve Elektra komplekslerine dair yorumlama yapabiliriz fakat Horney ve Freud atışmalarında arada kalmamak için bu yazıda sadece Horney’in kuramına dair incelemeler ile devam edeceğiz.) Hepimizin bildiği gibi Frida, Diego ile hem çok büyük hem de sancılı bir aşk yaşar. Bedensel ve ruhsal sancıları onun sanatla buluşmasında kendini sanat ile anlatmasında etkili olur. Sancıları ve acıları bir nevi sanata kavuşması için araçlarıdır. Rahatsızlıkları sebebiyle çocukluğundaki hareketli yaşamından uzaklaşan Frida yalnızlık duygusunu derinlerde yaşamaya başlarken Diego’nun kadınlara olan ilgisi de evliliklerinde bunalıma, üzüntülere yol açar. Otoportlerde Diego’nun onu aldatmasıyla yaşadığı değersizlik duygusuna dair izleri görmek mümkün. Kendisini kısa saçlı ve sıradan Meksikalı bir erkek gibi çizmesi yaşadığı bu değersizlik duygusunu yansıtıyor. Eşinin sadakatsiz davranışlarına karşın Frida kendi bedeninden uzaklaşarak kendisini bir erkek gibi resmetmeye başlar. Bu durum Freud’un kuramında penise imrenme kavramına benzerlik gösterse de Horney’e göre kadınlıktan kaçış olarak tarif edilebilir.
Frida, Diego ile olan ilişkisi hakkındaki düşüncesini, "Hayatımda iki büyük kaza geçirdim birisi trafik kazası birisi de Diego’dur." diye belirtir.
Geçirdiği rahatsızlıkların etkileriyle çok sayıda düşük yapan Frida, anne olamaz. Bu acısını da resimlerinde doğmamış bebeklerine yer vererek bizlerle paylaşır. Horney’e göre anne olmak bir kadının önemli özelliklerinden biridir. Bunu kuramında rahim kıskançlığı olarak adlandırır. (Freud’un kadınların erkekleri kıskanması anlamına gelen penis kıskançlığına karşılık Horney’in tam aksini savunduğu kavram rahim kıskançlığıdır.) Erkeklerin kadınları bu özelliklerinden dolayı kıskandıklarını ve rahim kıskançlığının erkeklere karşı bir güç olduğundan bahseder.
Frida, sancılarla ve olumsuz yaşantıları deneyimlediği yaşamının sonucunda bizlerle eserlerini ve kendi iç dünyasını paylaşmış güçlü kadınlardan birisidir. Yaşadığı sancılı hayata rağmen kadınlar için umut ve direniş sembolüdür. Karen, psikolojiye getirdiği yeni fikirler ve kadın psikolojisine dair çalışmaları ile bizlere ulaşmış kabul gören düşüncelerden farklı düşüncelerini anlatmaya çalışan güçlü kadınlardan birisidir. Bugün sizlerle iki güçlü kadının yaşam hikayelerini bizlere bıraktıkları eserleriyle incelemeye çalıştım. Yazıyı Frida’nın bir sözü ile bitirelim:
Kendi gerçekliğimin resmini yapıyorum. Tek bildiğim, buna mecbur olduğum için resim yaptığım; aklımdan geçeni hiç düşünüp taşınmadan resmediyorum.
Uyar, S. (2016). Kadın Ressamların Eserlerinde Acı Kavramının Analitik Bir Çözümlemesi. (Yayımlanmış yüksek lisans tezi). Kemerburgaz Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Gençtanırım Kurt, D. ve Çetinkaya Yıldız E. (2017). Kişilik Kuramları, Pegem Akademi, Ankara.
Horney, K. (2017). Kadın Psikolojisi, (Çev. Selçuk Budak). Totem Yayınevi, İstanbul.
Not: Frida Kahlo’ nun yaşadığı evi ziyaret etmek isteyenler için; https://www.recorridosvirtuales.com/frida_kahlo/museo_frida_kahlo.html