top of page

Gerçek Bilgiyi Arayan Adam: Faust

Faust, bu dünya içinde aslında yaşamak istemez fakat inandığı değerler ışığında intihar da edemez ve yaşamak zorunda kaldığı bu hayattan tiksinir.

 

Johann Wolfgang Von Goethe’nin neredeyse tüm yaşamı boyunca yazarak tamamladığı bir eser olan Faust, yazarın on sekiz yaşında başladığı ve Faust I, Faust II adıyla iki büyük bölüm hâlinde ölmeye yakın bir yaşında bitirdiği eseridir.


Öncelikle bilmek gerekir ki Goethe’nin dünya çapındaki klasikleşmiş eseri Faust’un kahramanı Doktor Faust (Faustus) başta Almanya olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde pek çok edebiyat ve tiyatro eserinin de kahramanıdır. Bu kişilik bir hayal ürünü değildir. Kayıtlara göre Johann Faustus 1480’li yıllarda Almanya’da Knittlingen’de doğmuş ve 1540 yılına doğru da Staufen-Brisgau’da ölmüştür. Faust, kendini büyücülüğe vermiş ve bu alanda büyük başarılar elde etmiş biri olduğu 1540’tan sonra Almanya’da yayımlanmış bazı yazılardan anlaşılmaktadır. Bilindiği kadarıyla Dr. Faust’un oldukça genç yaşlarda gizli bilimlere yeteneği olduğu görülmüş; bir üniversiteden doktor veya tanrıbilim doktorası aldıktan sonra Almanya’da taşrayı dolaşarak yeteneklerini halka sergilemeye başlamıştır. Bu sayede halk arasında büyük ün kazanmıştır.

Faust, şeytanla arasında bir anlaşma imzalamış. Anlaşmaya göre şeytan, Faust’a yaşadığı sürece bilgi, zenginlik, gençlik ve büyü yapma gücü verecek. Buna karşın Faust da öldüğü zaman, ruhunu şeytana teslim edecek. Faust’un Almanya’nın taşrasını dolaşırken yanından ayırmadığı köpeğin şeytan olduğuna yaygın olarak inanılmakta.

Doktor Faust bir gece Wirtemberg’te bir handa ölü bulunmuş. Yüzündeki izler, dehşet verici bir biçimde öldüğünü gösteriyormuş; bu nedenle halk arasında onu şeytanın öldürdüğü yargısı yerleşmiş ve halk onun ruhunu şeytana sattığına ve gerçek bir büyücü olduğuna kuvvetle inanmış. Büyücülük öyküleri kulaktan kulağa yayılmış ve Faust ismi efsaneleşmiştir. Goethe bu hikâye ile küçük yaşlarda tanışmış ve hayatı boyunca üzerinde çalışarak kendi kurgu tiyatrosunu oluşturmuştur.


Oyun, Şeytan olarak adlandırabileceğimiz Mephisto ile Tanrı’nın görüşmesiyle başlar. Ardından Mephisto, bilgi açlığıyla kendini her şeyi öğrenmeye adamış olan Faust’u yoldan çıkarmak amacıyla yeryüzüne inip kahramanımızın karşısına çıkar ve Faust’un kanıyla imzalanan anlaşmasıyla birbirlerine bağlanır bu iki karakter.


Faust, kendisini bilime ve öğrenmeye adamış bunun için pek çok alanda uzmanlaşmış, dersler vermeye başlamıştır. Yine de geldiği yeri kendisine yeterli görmez ve öğrendiklerinin aslında mutlak bilgi olmadığını hissederek bilir. İçinde olduğu bu durumdan da kurtulamayacağını gücünün bu olay karşısında yeterli gelmeyeceğini hissederek Nostradamus’un el yazması eseriyle büyücülük kuramı üzerinde çalışmaya başlar.


“Ah… Felsefeyi, ilahiyatı, hukuku ve tıbbı çok heyecanlı bir çalışma ile ve esaslı bir şekilde tahsil ettim. Ama ben yine zavallı bir deliyim ve yine eskisi gibiyim. Bu kadar tahsil görmeme rağmen eskisinden daha akıllı değilim.”[1]


“Gerçi bana bazı insanlar üstat yahut doktor diyorlar ve on yıldan beri öğrencilerimi, burunlarından tutarak yalan yanlış, bir aşağı bir yukarı sürüklüyorum. Bu tecrübelerime göre diyorum ki; yine de hiçbir şeyi bilmemiz gerektiği gibi bilemiyoruz. İşte bu gerçek, artık benim kalbimi parçalayacak!”[2]


Eser içerisinde Faust’un bakış açısıyla dünya için acı yaşatan bir âlem olarak bahsedilir. Faust bu dünya içinde aslında yaşamak istemez fakat inandığı değerler ışığında intihar da edemez ve yaşamak zorunda kaldığı bu hayattan tiksinir.


“Üzerime ne giyersem giyeyim, bu sınırlı dünya hayatının acılarını çekeceğim! Ben ömrümü sadece oyunla geçirecek kadar genç ve arzusuz yaşayamayacak kadar da yaşlı değilim. Dünya bana ne veriyor? Hep acılara ve yokluklara katlanmak, benim dünyadan kısmetim bu. Ömür boyunca, her saat her kulağa kısık sesle ulaşıp tekrarlanan şey bu. Sabahları hep korku ile uyanırım. Geçerken tek bir arzumu bile yerine getirmeyecek olan ve içimdeki bir sevinç belirtisini bile inatçı bir şekilde yaralayan, kalbimin yaratıcılığını, bin bir çirkin engel ile baltalayan gündüzü görünce, yalnızca ağlamak gelir içimden! Ortalığı gecenin karanlığı kapladığı zaman da yatağıma korkularla uzanırım. Çünkü alınyazımda, yatakta da dinlenmek yok! Kötü rüyalar beni korkutur. Göğsümdeki tanrı beni içimden tahrik eder. (Kalplerimizde bulunan tanrı bize yapmamız ve yapmamız gereken şeyleri söyler.) Bütün güçlerimin üstünde bulunan akıl, dışarıda beni harekete geçiremiyor. Böylece hayat benim için bir yük oluyor. Sanki ölümü özlüyorum. Hayattan tiksiniyorum!”[3]

Hayattan bu sözler ile tiksinen Faust yine bir başka yönüyle de okurlarına örnek olur. Kendisi için hayatın anlamı mutlak bilgi ve mutluluk kaynağı söz veya anlam değil faaliyettir. Bununla birlikte sürekli öğrenen, kendisini geliştiren kahraman, Mephisto’nun oyununa düşmez. Tanrı’yı inkâr etmez, onun yolundan kendi bildiğiyle çıkmaz. Kötülüğün beden bulmuş hâli karşısındayken bile güçlü durmayı başarır. Hatta ve hatta bu amacı doğrultusunda Mephisto’dan faydalanıp, ondan yardım alır.

[1] Johann Wolfgang Von Goethe, Faust, Sis Yayıncılık, İstanbul, 2012 s. 17. [2] Goethe, age, s. 17. [3] Goethe, age, s. 46. Emrecan Demirel

82 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör