top of page

Emel Mecmuası’nda Millî Matbuat

Emel, Kırım Tatar matbuat tarihinin en uzun ömürlü süreli yayınıdır. Fakat Emel Mecmuası’nın en önemli özelliği sadece neşriyatı değil, diasporadaki Kırım Tatar millî faaliyetleriyle de özdeşleşmiş olmasıdır.

 

Kırım Tatar millî hareketi başlangıcından itibaren millî bir matbuat ile süregelmiştir. Hatta bizatihi millî hareketin tarihi İsmail Bey Gaspıralı’nın Tercüman gazetesini 1883 senesinde çıkarması ile başlar. Tercüman’dan sonra da Kırım Tatar halkının geçirdiği her evrede millî hareketin neşriyatı, bir yayın organı mevcuttur.


1883-1917 arasındaki dönemde hem Kırım Tatarlarının hem de Türk dünyasının en önemli yayın organı olan Tercüman gazetesi çıkarken, 1906’da da Vatan Hâdimi gazetesi çıkmaya başladı. Abdürreşid Mehdî tarafından çıkartılan bu gazete İsmail Bey Gaspıralı’nın yayınlarının aksine oldukça sert bir dile sahipti ve bu yüzden 1908’de kapatıldı.


Osmanlı Devleti’nde 1908 senesinde Meşrutiyet’in yeniden ilânı ile cemiyet ve matbuat hayatı da hızlandı. İşte bu durumdan faydalanan İstanbul’daki talebe Kırım Tatar gençleri, kendi cemiyetlerini kurdular ve matbuat faaliyetlerini yürüttüler. Kırım Talebe Cemiyeti’ne bağlı olarak Numan Çelebi Cihan, Habibullah Timurcan Odabaş ve Bekir Sıdkı Çobanzâde’nin de aralarında bulunduğu “Yaş Tatar Yazgıçları Cıyını” adlı bir edebiyat kulübü kuruldu. Yaş Tatar Yazıları isimli hikâye ve şiirlerden oluşan bir derleme kitabı ile Habibullah Timurcan Odabaş’ın şiir kitabı olan Altın Yarık, Yaş Tatar Yazgıçları Cıyını tarafından neşredildi. Neşredilen iki eser de tamamen Kırım Tatarca’ydı.

1917 Kırım Tatar Millî Kurultayı yolundaki önemli adımlardan biri olan Kırım Müslümanları Millî İcra Komitesi teşkil edildikten sonra Kırım’da üç gazetenin neşrini başlatmıştı. 3 Temmuz 1917’de Abdülhâkim Hilmi’nin müdürlüğünde Kırım Ocağı; 10 Temmuz 1917’de Hasan Sabri Ayvaz’ın müdürlüğünde Millet ve 4 Ağustos 1917’de Ali Efendi Badaninskiy’nin müdürlüğünde Golos Tatar (Tatar Sadası) gazeteleri neşredilmeye başlandı.


Kırım’ın Bolşevikler tarafından işgalinden sonra da Kırım Tatar millî hareketinin matbuat hayatı devam etti. İstanbul’da Cafer Seydahmet’in tavsiyesi üzerine kurulan Kırımlılar Cemiyet-i Hayriyyesi, Kırım Mecmuası’nı 2 Mayıs 1918’de neşretmeye başladı ve mecmuada Bursalı Mehmed Tahir’in Kırım Müellifleri adlı eseri ile A. Faik’in Şahin Geray adlı piyesi neşredildi.

1930’lu yıllardan itibaren Kırım Tatarlarının matbuat merkezi ise Emel dergisi oldu. İkinci Dünya Savaşı yılları da dâhil 11 yıl aralıksız olarak Romanya’da yayın hayatına devam eden dergi, Müstecib Ülküsal’ın idaresinde çıkıyordu. Üstelik sadece bir mecmua olarak değil bir yayınevi gibi de çalışıyordu. Almanların Romanya’yı işgali üzerine kapanan dergi, 1960 senesinde İstanbul’da ve yine Müstecib Ülküsal’ın idaresinde neşredilmeye başlandı.


Emel Mecmuası

Emel, Kırım Tatar matbuat tarihinin en uzun ömürlü süreli yayınıdır. Sadece bu özelliği bile diğer Kırım Tatar süreli yayınlarından ayrı tutulmasına yetebilir. Fakat Emel Mecmuası’nın en önemli özelliği sadece neşriyatı değil, diasporadaki Kırım Tatar millî faaliyetleriyle de özdeşleşmiş olmasıdır.


Emel Mecmuası’nı neşreden Müstecib Ülküsal, Kırım Tatar millî hareketinin 20. yüzyıldaki en önemli isimlerinden biridir. Hem doğduğu Romanya Dobrucası’nda hem 1917 Kurultay devrinde Kırım’da ve hem de Türkiye’de çalışmalarına ara vermeden devam etmiştir. Hiç şüphe yok ki onun çalışmalarının en önemlisi Emel Mecmuası’nın neşri olup, bu mecmua etrafında Kırım Tatar milletperverlerini toplayarak millî hareketin bir nesline “Emelciler” adını miras bırakmasıdır.


1929 senesinin Kasım ayında Müstecib Ülküsal başta olmak üzere “Pazarcık’ta yüreği aynı millî duygular ve dertlerle çarpan öğretmenlerden ve iş adamlarından” müteşekkil bir Kırım Tatar arkadaş grubu bir mecmua çıkartmaya karar verir. Bu mecmuanın ismi konusunda da Kırım Tatar şair ve öğretmen Mehmed Niyazi’nin tavsiyesine başvurulur.[1] Mehmed Niyazi 1878 senesinde Dobruca’da doğmuş, İstanbul’da tahsilini tamamlamış ve Kırım’da öğretmenlik yapmış; 1917 Kurultayı’nda milletvekili ve Bahçesaray Millî Eğitim Müdürü vazifelerinde bulunmuştur.[2] Bu sebeple Dobruca’daki Kırım Tatarları, Mehmed Niyazi’ye oldukça hürmet ediyorlardı. Nitekim Mehmed Niyazi de bir mecmua çıkarmanın gazete çıkarmaktan daha isabetli olacağını belirterek bu mecmuanın adının da Emel olmasını uygun gördüğünü cevaben gönderdiği mektupta yazmış ve mecmuanın isim babası olmuştur.[3]


İlk sayısı 1 Ocak 1930 tarihinde çıkan Emel Mecmuası’nın, gaye ve faaliyetlerinin ana hatları Müstecib Ülküsal’ın ifadesiyle, şu şekildedir:

"Emel Mecmuası ilk sayısından itibaren Türkçülük ve milliyetçilik idealini benimsemiş, yaymaya ve kuvvetlendirmeye çalışmıştır. Türkiye’de ve diğer Türk ülkelerinde olup geçen önemli olayları, imkân nispetinde, okuyucularına bildirmeye, Dobruca Türklerine Türk ve Müslüman dünyalarının önemli hareketlerini duyurmaya çalışmıştır. Bunu yapabilmek için Türkiye gazetelerini ve dergilerini, İdil-Ural davasının organı Yaña Millî Yul, Azerbaycan davasının organları Kurtuluş, Odlu Yurt, Türkistan davasının organı Yaş Türkistan dergilerini ve diğer gazete, dergi ve eserlerini takip ve mütalaa etmiştir. Bu dergileri, gazeteleri çıkaran liderler ve yazarlarla tanışmış ve işbirliği yapmıştır.”[4]


Bu millî faaliyetin ilk adımı da Emel mefkûresini insanlara anlatmaktı. Daha sonra da “benimsetmek ve nihayetinde de iş haline getirmek” gerekiyordu. Bunun için Müstecib Ülküsal üç adım belirlemişti: neşriyat, konferans ve teşkilat. Emel Mecmuası da neşriyatın ve tabii ki mefkûrenin temelini teşkil ediyordu.


Emel Mecmuası’nın ilk sayısının başyazısında da ilk olarak bir mecmua çıkarmanın elzem olduğundan bahsedilmektedir:

“Romanya’nın bilhassa Dobruca parçasında yaşayan ve sayısı 180 bine çıkan Türklerin fikir, ilim ve iktisat yolunda, birlikte yaşadıkları vatandaşlarından çok geri kaldıklarını düşünerek bir mecmua çıkmaya niyet ve teşebbüs ettik.

Bugün çıkmakta olan Türkçe gazetelerimizin hacim itibariyle küçük ve mündericat itibariyle daha ziyade havadisten mürekkep olduğunu gördüğümüzden; ilmî, edebî, tarihî ve iktisadî yazı ve münakaşalara müsait ve zemin olabilecek bu mecmuasının bir an evvel çıkması lüzumuna kâil olduk.”[5]

Emel Mecmuası’nda Millî Matbuat

Büyük ölçekte “Umum Türklük” âlemini düşünen Emel tabii ki faaliyetlerine küçük ölçekte “Dobruca Türklüğü” için başlamıştı. Savaşlar ve muhaceretler sonucunda Dobruca’da Türklerin nüfus ekseriyetini kaybetmeye başlaması ilmî ve iktisadî gelişmeleri de durdurmuştu. Müstecib Ülküsal da Emel’i çıkartmaya karar vermelerinin ardındaki sebepleri sıralarken ilk olarak “Dobruca’daki Kırım Türklerinin millî bir ideale sahip olmadıkları için manevî bir çöküntüye” gitmelerinden bahseder.[6]


Daha ilk sayısından itibaren Emel Mecmuası, matbuatın bir millet için ne kadar önemli olduğu bahsetmektedir. Bunun için de sadece bir mecmua olarak değil, aynı zamanda bir yayınevi olarak faaliyet göstermek niyetindedir. Çünkü gazetesi, dergisi, yayınevi olmayan daha geniş bir ifade ile “matbuatsız bir millet ölmüş demektir. Matbuat, yaşamak ve medeniyete doğru gitmek isteyen bir milletin nefes alır ciğerleri, işitir kulakları, gören gözleri mesabesindedir.”[7]


Emel Mecmuası’nın aynı zamanda bir yayınevi gibi çalıştığına değinmiştik. Bu hususta mecmuanın kendisi 10 kitap neşretmiş olup bir de gazeteyi himayesinde neşrettirmiştir. 20 Şubat 1936 tarihinden itibaren Halk gazetesi Emel matbaasında çıkmaya başlamıştır. Bu gazetenin amacı Romanya’da yaşayan Türklerin haklarını belirtmek ve ihtiyaçlarını duyurmak, Emel etrafındaki kadronun yürüttüğü millî faaliyetlerin de Romanya devleti aleyhinde olmadığını anlatmaktı. Nitekim gazetenin ömrü çok uzun olamamıştır.[8]


Emel, Romanya’da çıktığı dönem boyunca edebî, tarihî ve sosyolojik kitaplar neşretmiştir. İlk olarak 1931 senesinde Pazarcık’ta Mehmed Niyazi’nin Sağış adlı seçme şiirlerinden müteşekkil bir şiir kitabı neşredilir. 1932’de yine Pazarcık’ta, yayına Cafer Seydahmet Kırımer’in hazırladığı Tevârih-i Tatar Han ve Dağıstan ve Moskov ve Deşt-i Kıpçak Ülkelerinindir adlı 1736 senesinde kaleme alınan kronik neşredilir. 1933 senesinde yine ikisi de Pazarcık’ta olmak üzere, önce Necib Hacı Fazıl’ın Caş Fidanlar ve Cavşılık adlı piyesleri ve Dobruca Türk Hars Birlikleri Yasası adlı kitaplar yayınlanır. 1934 senesinde Pazarcık’ta Mehmed Halim Vani’nin Kartman Caş Arasında, Toy, Bayram, Ödelek isimli dört piyesi bir arada ve Müstecib Ülküsal’ın Kırım’ın İstiklâl Davası Hakkında Bir Konferans adıyla konferansı basılır. 1935’te Köstence’de muhtelif Kırım Tatar şairlerinin şiirleri derlenerek Kırım Şiirleri adlı bir kitap neşredilir. 1939’da Selim Ortay’ın Kırım İstiklâl Davası isimli kitabı yine Köstence’de yayınlanır. 1940’da Köstence’de Müstecib Ülküsal’ın Dobruca ve Türkler isimli kitabı çıkar ve yine aynı yıl İsmail Hacı Ahmet’in Çorabatır adlı piyesi Latin harflerle neşredilir.


Netice

Yukarıda sıraladığımız neşriyatın da gösterdiği üzere Emel matbaasının neşrettiği matbuat millî odaklıdır. Özellikle de edebî ve tarihî olarak muhtevası oldukça zengindir. Kırım Tatarca’nın korunması ve gelecek kuşaklara bir yazı dili olarak devam ettirilmesi açısından da hizmet etmiştir.


Nicelik olarak bakıldığında da Emel matbaasında 1931-1940 seneleri arasında yalnız 10 eserin neşredilmiş olması az değildir. 1940 itibariyle Dobruca’daki Kırım Tatar nüfusunun 40.000 civarında olduğu ve okuyucuların da bu nüfusun %2’si oranında olduğunu unutmamak gerek. Üstelik Emel’den önceki yarım asırlık dönemde dahi bu kadar yoğun bir neşriyat faaliyeti olmamıştır.[9]


1917’de kurulup 1918’de Bolşevik’teki işgali ile son bulan Kırım Ahalî Cumhuriyeti’nin Harbiye ve Hariciye Müdürü (Bakanı) olan Cafer Seydahmet Kırımer’in Emel Mecmuası’na gönderdiği mektup da bu mecmuanın en başta varlığının ne derece ehemmiyetli olduğunu açık ve duygusal bir şekilde ifade etmektedir:

“On senedir Kırım öksüzlüğüyle yanan bağrıma Emel serin ve tatlı bir sevinç serpti. On senedir Kırım’dan gelen acı ve kara haberler karşısında müthiş azap ve intikamla çırpınan ruhumu Emel, sadık bir dost eliyle okşadı. On senedir Kırım gençliğinin millî davamız yolunda ölüm önünde titremeden Sibirya’da, Solovki’de, ÇK’larda canla, başla yazdıkları tarihimizin en yüksek ve en mukaddes destanı beni ne kadar isyan ve aynı zamanda ne kadar elemle sarsıyordu... Emel, bu büyük emel kurbanlarının ruhlarından bana ne candan teselli ve ne kadar kutlu ümit getirdi.”[10]

[1] Müstecib Ülküsal, Kırım Yolunda Bir Ömür: Hatıralar, Yay. Haz. Hakan Kırımlı, Ankara: Kırım Türkleri Derneği Yayınları, 1998, s. 147. [2] Müstecib Ülküsal, Dobruca ve Türkler, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, 1987, s. 192-194. [3] Ülküsal, Kırım Yolunda Bir Ömür: Hatıralar, s. 148. [4] Ülküsal, Kırım Yolunda Bir Ömür: Hatıralar, s. 152. [5] Emel Mecmuası, “İlk Söz”, Emel Mecmuası, Sayı: 1, 1 Kanunisani 1930, s. 1. [6] Ülküsal, Dobruca ve Türkler, s. 200; Mehmed Nuri, “Emelimiz Hakkında”, Emel Mecmuası, Sayı: 2, 15 Kanunisani 1930, s. 1-2. [7] Ömer Halid, “Millî Matbuat”, Emel Mecmuası, Sayı: 1, 1 Kanunisani 1930, s. 3 [8] Ülküsal, Kırım Yolunda Bir Ömür, s. 157. [9] Ülküsal, Dobruca ve Türkler, s. 206. [10] Cafer Seydahmet Kırımer, “Emel Mecmuası’na”, Emel Mecmuası, Sayı: 5, 1 Mart 1930, s. 33-34. Ufuk Aykol

47 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör