Her iki eserde yer alan kalem erbabının yazma ve okuma hikâyelerini okumaya başladığınızda, kimsenin ağzında gümüş kaşıkla doğmadığını göreceksiniz.
Editörlüğünü Duran Boz’un yaptığı Okuma Hikâyeleri ve Yazma Hikâyeleri teoride iki ayrı eser olsa da pratikte tek bir eser olarak okunabilir kanımca. Bu iki eser, bize tanıdığımız kalemlerin tanımadığımız âlemlerini görme imkânı sağlıyor. İz Yayıncılıktan çıkan kitaplardan Okuma Hikâyeleri’nin sonunda okulöncesinden 12. sınıfa kadar öğrencileri kapsayan “Sınıf Seviyelerine Göre Kitap Önerileri” ve “Bilinç Işığı: Kitaplar” adlı iki bölüm var ki burada önerilen kitapların sadece yazarları verilmemiş, yayınevleri de belirtilmiş. Aynı şekilde Yazma Hikâyeleri kitabının arka kısmında da “Sanat- Edebiyat Yazı ve Yazmaya Dair Kitaplar” adı altında yine yazar ve yayınevlerinin (ayrıca basım tarihlerinin) verildiği kitap önerileri mevcut.
Her iki kitapta da yer alan kalem erbabı, doğum tarihleri esas alınarak sıralanmış. Bazı şahsiyetler iki kitapta birden yer alıyor. Duran Boz bunun sebebini şu şekilde açıklamış:
“…metinlerin sıralanışında kronolojik yaklaşım öncelendi. Dünyaya önceden merhaba diyenlerle sonradan merhaba diyenlerin okuma çizelgelerinde gündem oluşturan ilgilerin irdelenmesi gerekirdi çünkü.”
Tabi bu durum kadın yazarlarımızın ne kadar hoşuna gider, orası muamma.
Aslında bu kitaplar “Nasıl yazmaya başlamalıyız” ve “Nasıl okumaya başlamalıyız?” sorularına cevap vermeyi amaçlayan birer kılavuz niteliğinde. Gerek yer verdiği Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Atasoy Müftüoğlu, Yıldız Ramazanoğlu, Cihan Aktaş, Ethem Baran, Hüseyin Su, Cemal Şakar, Kamil Yeşil, Abdullah Harmancı gibi önemli isimlerle, gerek eser sonunda yapılan kitap önerileriyle ciddi anlamda yol gösterici bir kitap. Bu bakımdan özellikle yazmaya heveslenmiş, daha yolun başındaki gençlerin mutlaka okuması gereken kitaplar listesinde yer almalı.
Yazının başında da belirttiğim gibi iki ayrı kitap olsa da Okuma Hikâyeleri ve Yazma Hikâyeleri, pratikte tek bir eser gibi okunabilir. Çünkü okuma ve yazma, birbirinden ayrılamaz. Belki de günümüzde yazmaya heveslenen gençlerin en büyük sorunu olan okumadan yazmaya çalışmalarına bir uyarı niteliği de taşıdığını söyleyebiliriz bu kitaplar için. Duran Boz, Yazma Hikâyeleri kitabının başındaki yazısında bu duruma şöyle değinir:
“…Söz konusu ateşi; her hâlükârda harflerin, kelimelerin, cümlelerin yakınlaştığı kitap sayfalarından edinmemiz karşı durulamaz gerekliliktir. Yani emeğin alın terinin depolandığı kitap sayfalarına gide gele yazarlık ediminin ön birikimi elde edilmiş olur. Bundan dolayıdır ki yazmak birikimi kazanılmadan yazarlık hakikati kuşanılamaz.”
Her iki eserde yer alan kalem erbabının yazma ve okuma hikâyelerini okumaya başladığınızda, kimsenin ağzında gümüş kaşıkla doğmadığını göreceksiniz. İçlerindeki kıvılcımın nasıl alevlendiğine, sahip oldukları birkaç eski kitabın ufuklarını nasıl açtığına, onları bu yazarlık serüvenine nasıl sürüklediğine, bir öğretmenin bir çocuğun hayatını nasıl değiştirdiğine şahit olacaksınız. Siz de okumanın ve yazmanın tadını alıp müptela olanlardansanız bu kitapları okumanızı tavsiye ederim.
Ferahfeza