“Bir Türk Başlığı Olarak Börk” adlı ikinci bölüm, İslâmiyet öncesi dönemde Türklerin kullandığı börkleri inceliyor önce. İskit-Hun-Göktürk çizgisinde incelenen börk türleri, Türklerin geniş bir coğrafyaya dağılmasından dolayı çeşitlilik gösteriyor.
Mehmet Kökrek’in Börk: Bir Başlığın Tarihî Serüveni ve Edirne’deki Börklü Mezar Taşları isimli çalışması, Dergâh Yayınları tarafından geçtiğimiz Eylül ayında neşredildi. Dört bölümden oluşan bu eser, 240 sayfa ve son bölüm olan “Edirne’deki Börklü Mezar Taşları Kataloğu” bir envanter çalışması aynı zamanda. Burada börklü mezar taşlarının fotoğrafları ile bulundukları yer ve kitabelerinin transkripsiyonu yer almaktadır.

Birinci bölüm olan “Adbilimsel Açıdan Börk”, börkün etimolojik kökünün incelemesi ile başlıyor. Yazar burada börkün etimolojik kökeninin belirsizliğini koruduğunu belirtirken Cumhuriyet döneminden sonra kelimenin anlam daralmasına uğradığına işaret etmiş. Bununla birlikte börkün tarihî süreçte hangi anlamlarda kullanıldığıyla birlikte “börk” yerine kullanılan isimler altbaşlıklarda açıklanmıştır. Börkün isim olarak kullanımı da bu bölümde incelenmektedir. Hususen atasözü, deyim, alkış (dua), bayat, bilmece ve şiirlerde fazlasıyla yer alması dikkat çekicidir.
“Bir Türk Başlığı Olarak Börk” adlı ikinci bölüm, İslâmiyet öncesi dönemde Türklerin kullandığı börkleri inceliyor önce. İskit-Hun-Göktürk çizgisinde incelenen börk türleri, Türklerin geniş bir coğrafyaya dağılmasından dolayı çeşitlilik gösteriyor. İslâmiyet sonrası dönemde ise börkün yerini sarığa terk etmeye başladığı görülüyor. Yazar, XIV. yüzyıldan itibaren sarığın, gündelik hayatta börkün yerini almaya başladığını kaydediyor. Bununla beraber börk, Türklerde önemli hükümdarlık alametlerinden biri olmaya devam etmiş.
“Börk, İslâmiyet sonrasında da önemli siyasî alametlerden biri olmaya devam etmiştir. Özellikle hâkimiyet göstergesi olarak sıkça kullanılmıştır. Mesela Timurlu hükümdarlarından Şahruh (ö. 1447), Azerbaycan’ı Cihanşah’a (ö. 1467) bıraktıktan sonra, kendisine börk de ihsan etmiştir. Cihanşah’ın reddetmeyip giymesi, onun Timurlu hâkimiyetini tanıması anlamına gelir. Sultan Mesud bin Mahmud Gaznevî’nin (ö. 1041) de Tuğrul Bey’e (ö. 1063) Nesa’yı, Çağrı Bey’e (ö. 1059) Dihistan’ı ve Musa Yabgu’ya (ö. 1064’ten sonra) da Ferave’yi verdiğini bildiren menşur (berat) ile birlikte gönderdikleri ise Selçuklular tarafından yerlere atılmış ve Gazneli hâkimiyetine girilmeyeceği bu suretle ilan edilmiştir.” (s. 71)
“Börk İmalatı ve Börkçü Esnafı”nın anlatıldığı üçüncü bölüm ise sadece iki sayfadan oluşuyor. Bu bölüm ayrı bir bölüm şeklinde değil de girişte bir altbaşlıkta yer alması daha uygun olurdu diye düşünüyorum. Çünkü kaynakların çok az olması sebebiyle imalat kısmı sadece birkaç cümle ile sınırlı kalmış.
Dördüncü ve son bölüm olan “Edirne’deki Börklü Mezar Taşları Kataloğu” ise, Edirne’de yer alan börklü mezar taşlarının envanteri ve tahlilidir. Bu envanter 96 sayfadan müteşekkil olup her bir mezar taşının görseli, kitabesinin transkripsiyonu ve günümüzde bulundukları yerinin bilgileri mevcuttur.
Mehmet Menderes