Çocukların o zamana kadar okuduğu diğer kitapların aksine Lewis Caroll okuyucunun mesajları kendisinin bulmasını istedi ve kitabın tam merkezine ana karakter olarak bir çocuğu yerleştirerek toplumun çocukların gözünden olaylara bakabilmesine olanak sağladı.
Meraklı küçük bir kızın beyaz bir tavşanı takip ederek içine düştüğü, tavşan deliğinin ardındaki dünyada yaşadıklarını bilmeyen, duymayan yoktur. Alice’in Harikalar Diyarında yaşadığı maceralar yazıldığı günden bu yana dünya çocuk edebiyatı klasikleri arasında ilk sıralarda kendine yer aldığı gibi kendisinden sonraki pek çok edebî esere, film ve şarkıya da ilham vermiştir.

1862 yılının 4 Temmuz gününde Oxford civarlarında pek az kimse tarafından tanınan matematik öğretmeni Charles Dodgson yakın bir arkadaşı ve kızları ile tekne gezintisine çıkar. Kızlardan birinin adı Alice’tir ve Dodgson kızları eğlendirmek için bir hikâye anlatmaya başlar. Daha sonraları bu hikâye Dodgson tarafından Lewis Caroll mahlası ile kitaplaştırılır ve Alice’in Yeraltı Maceraları adını alır. Kitabın adı basımdan kısa bir süre önce Alice’in Harikalar Diyarındaki Maceraları olarak değiştirilir ve 1865’te basımı gerçekleştirilir.
Hikâyenin eşsiz kurgusu ve içerisinde barındırdığı semboller bir yana dursun çocuk edebiyatının bugünkü hâline gelmesinde Alice Harikalar Diyarında’nın önemi büyük zira 1865’ten önce çocuk edebiyatı içerisinde sayılan şeyler ders kitapları, yazım kılavuzları ve adab-ı muaşeret kurallarını içeren kitaplardı. Kitapların dili ahlaki ve ağırdı. Çocukların okuyabileceği tek fantastik sayılabilecek eser John Bunyan’ın Hac Yolunda (The Pilgrim’s Progress) adlı kitabıydı. O da genellikle içerisinde barındırdığı dinî doktrinler ve verdiği dersler, öğütler nedeniyle çocuklara okutuluyordu.
Düşes “Hadi kızım, hadi!” dedi. “Her şeyden alınacak bir ders vardır yeter ki insan bilebilsin.”
Lewis Caroll ve Alice bunun tam aksini gerçekleştirdi. Bir çocuk kitabında dersleri ve ahlaki kuralları geri planda bırakıp eğlenceyi ve fantastik öğeleri ön plana çıkardı. Fakat bu demek değil ki Caroll Alice’in hikâyesinde hiçbir mesaja yer vermedi. Alice Harikalar Diyarında içinde birden fazla ders barındıran bir hikâye olarak oluştu. Çocukların o zamana kadar okuduğu diğer kitapların aksine Lewis Caroll okuyucunun bu mesajları kendisinin bulmasını istedi ve kitabın tam merkezine ana karakter olarak bir çocuğu yerleştirerek toplumun çocukların gözünden olaylara bakabilmesine olanak sağladı.
Caroll’ın ana karakteri çocuk olarak seçmesi sadece yeni bir bakış açısı geliştirmedi. Aynı zamanda çocukların kitabı daha çok içselleştirerek okumasına neden oldu. Bu özelliği sayesinde ilk yayınlandığı dönemde çok kısa bir zamanda büyük bir kitleye ve başarıya ulaşan Alice Harikalar Diyarında çocukları etkilediği gibi yetişkinlere de dokunabildi.
Çocuksu Unsurlar
“Görseniz bizim evin yanında öyle güzel bir köpek var ki… Parlak gözlü uzun, kıvırcık tüylü küçük bir teriyer, uzağa doğru bir şey fırlatıldı mı bulup getiriyor, acıktı mı salta duruyor, daha neler yapıyor neler…”
Lewis Caroll, Harikalar Diyarını sadece fantastik öğelere yer vererek bir çocuk hikâyesi hâline getirmedi. Alice’in kendi zihninde düşündükleri, kurduğu cümleler; Harikalar Diyarında yer alan ilginç varlıklar bu tasviri güçlendirdi.

Alice hikâye boyunca kimi zaman bir yetişkin gibi cümleler kurdu kimi zaman ise yaşına uygun olanları dile getirdi. Hatta çocuklara özgü o kendi kendine konuşmanın sıklığı aralara ustaca yerleştirildi. Caroll anlatımda yetişkin-çocuk ikiliğine yer vererek büyük ihtimalle aslında o dönem çocuklarının kendilerine uygun kitaplar okumayıp nasıl ezberletilmiş bir dile sahip olduklarını göstermek istedi zira Alice Harikalar Diyarında’yı okurken Alice’in dilindeki bu değişim direkt göze çarpıyor.
Aynı zamanda konuşan bir kedi, devasa bir tırtıl, iskambil kağıtlarından askerler, cep saati taşıyan beyaz bir tavşan hatta otoritenin absürt bir şekilde resmedilmesi (kraliçenin fiziksel hâli) çocukların hayal gücünün ne kadar geniş olabileceğini ve gerçekliği zihinlerinde ne denli farklı bir şekilde algılayabileceklerinin de altını çiziyor.
Hayal gücünü Resmedip Diyaloglara Bağlamak
Alice kendi kendine, “Resimsiz, konuşmasız kitap da ne işe yarar ki?” diye şaştı.
18.yy’ın ortalarına kadar kitapların çoğu illüstrasyondan yoksundu. O dönemde yazılı eserlerin içerisine herhangi bir çizim eklemek fazlasıyla maliyetli idi. Fakat Alice Harikalar Diyarında’nın basıldığı yılda gelişen teknolojinin de yardımıyla Caroll ve politik çizimleri ile meşhur John Tenniel bir araya gelerek kitabı içerisinde çizimlerle bastılar. Bu, o zamana kadar bir çocuk kitabı için yapılmamış bir işti ve büyük yankı uyandırdı.
Tenniel’in çizimleri ile yetişkin ya da çocuk fark etmeksizin kitabı okuyan herkes Caroll’ın satırlarını kendi hayal dünyalarına kolaylıkla davet edebilir hâle geldi.
Keşfedilmemiş Garip Âlemlere Yolculuk: Fantastik Edebiyat
“Ne takip edilemez değişimler bunlar! Bir dakika sonrasında bana ne olacağını bile kestiremiyorum!”
Alice Harikalar Diyarı çocuklar için yazılmış olan ilk fantastik edebiyat eseri olarak edebiyat tarihinde yer almayabilir fakat kuşkusuz en çok ses getireni ve çocuk edebiyatını köklerinden söküp atarak yeniden şekillendirecek kadar da güçlüsü. İlk basımından bu yana basımı asla durmayan kitap toplamda 176 farklı dile çevrilmiş durumda.
Alice’in kendi kuralları, varlıkları, düzeni ve hatta kendine ait bir dili olan fantastik harikalar diyarındaki yolculuğu okuyucuyu kendi içine kolayca alıp böylesi bir âlemde her şeyin mümkün olabileceği mesajını veriyor. Hemen her satırı ince bir işçilik eseri olan Alice Harikalar Diyarında’nın çocuk edebiyatı için bir öncü olmasına pek de şaşmamak gerek.
Hande Çoban